4.3

101 12 24
                                    

* Uzun süre sonrasında #DAEJAE sıralamasında birinci olmamızın şerefine atılan bir bölümdür iyi okumalar yeni bölüm yakın zamanda gelecek. Vote ve yorumları unutmayın lütfen 🙏🏻 *

"Ne demek oluyor bu?" diye sordu Youn Jae, yatakta oturur konuma gelirken. Dae Hyun üzerindeki kıyafetleri çıkartıp pijamalarını giyerken hafifçe kafasını çevirip Young Jae'ye baktı.

Dae Hyun bir şey söylemeyince, Young Jae elindeki telefonu yatağa fırlattı. "Neden evimi boşaltmamı istiyorsun?"

"Neden istemeyeyim? Sahildeki evde yaşamak istemiyor muydun? Benimle yaşa." derken çıkardığı siyah pantolonu kenara attırdı.

Young Jae, derin bir nefes verdi. "Elbette istiyorum ama," dedi. Çıplak omuzlarını düşürdü. "dondurduğum okuluma devam etmeye karar verdim. O ev okuluma oldukça uzak olacak. Her dersime de sen götüremeyeceğine göre..."

Dae Hyun yatağa yaklaştı ve onu alnından öptü. "Tek derdin bu olsun, Young Jae." dedi ve üstüne çullanıp güzelce çıplak göğsüne yattı.

"Bir arabayla bu iş hemen hallolur."

Young Jae, kendini fazlalık gibi hissetmişti. "Bana yardım etmeni istemiyorum." diye mırıldanırken Dae Hyun'un dağılmış saçlarına ellerini geçirdi.

"Sebep ne?" diye sordu kafasını kaldırıp gözlerini sevgilisinin gözlerine dikti.

"Benim için her şeyi yapmak zorunda değilsin. Kendim bir şeyler yapmak istiyorum." dedi Young Jae. Sonrasında uzanıp Dae Hyun'un dudaklarına ufak bir öpücük bıraktı. Hayatını düzene sokmak istiyordu ve bunu en az yardımla, kendi emekleriyle yapmak istiyordu. Annesi şimdiden her konuda yardım ediyordu ve üstüne Dae Hyun. Sanki dünyayı istese, satın almak için her şeyi yapabilecek gibi duruyordu.

"Bu yaşına kadar yeterince zorluk ve acı çektiğini düşünüyorum, Young Jae. Ben senin için her şeyi yapmaya hazırım. Konu ne olursa olsun. İnsan, kaç sene, kaç ay ya da kaç gün sonra öleceğini bilmiyorken, yaşadıkları saniyeleri hiç önemsemiyor. Bundan sonra yaşadığın her saniyenin, aldığın her nefesin kaliteli olması için çalışacağım."

Young Jae, birden dondu kaldı. "Neden konu sadece benim hayatımmış gibi konuşuyorsun? Kendi hayatın, kendi mutluluğun ne olacak?"

Dae Hyun ellerini Young Jae'nin yanlarına koydu ve destek alıp vücudunu onun üstünden kaldırdı. Derin nefesini verdi. Burnunu öptü. "Hala beni anlamıyorsun değil mi?" diye mırıldanırken burnunu tekrar öptü. Yanaklarına tek tek öpücük bıraktı. Boynuna yöneldiğinde ilk önce kokusunu içine çekti, sonra da öpücük bıraktı. "Benim hayatım artık sensin." diye fısıldadı. Kendisini onun boynuna gömdü. Kokusu onu sarhoş etmeye yeterdi. Islak dudakları, Young Jae'nin boynunun her karışında gezerken, Young Jae vücudunun rahatlamasıyla gözlerini yumdu.

Dae Hyun bir süre sonra boynundan çekildiğinde Young Jae hafifçe gözlerini açtı. "Beni her seferinde nasıl ikna ediyorsun bilmiyorum ama bu oldukça sinir bozucu."


Young Jae, dersi bittiğinde kitaplarını topladı ve sınıftan çıktı. Kampüste yürürken telefonu çaldı. Telefonunu cebinden çıkardı ve cevapladı:

"Ders saatlerimi ezberledin değil mi?"

"Ne? Elbette hayır. Planlayıcıma her şeyi yazdım. İlk dersin nasıldı?" diye sordu Dae Hyun. Sesi neşeli geliyordu.

"İyiydi fakat uzun süre gitmeyince ders ortamına adapte olamadım. Onu bırak da sesin neden bu kadar neşeli geliyor?"

"Ağlamamı mı istersin?"

Young Jae, gözlerini devirirken boş bir banka oturdu. "Elbette hayır. Söyle."

"Şirketim büyük bir ihaleyi kazandı. Bunu kutlamak için akşam seni yemeğe çıkaracağım. Ne yemek istersin?"

Young Jae gülümsedi. "Benim için fark etmez. Sen seç." derken arkasına yaslandı ve ılık, temiz havayı içine çekti. Dae Hyun telefonda kendi kendine dünya yemeklerini sayarken Young Jae gülümsedi. "Seni özledim." diye mırıldandı. Dae Hyun şok oldu ve sustu.

"Young Jae." dedi canı yanıyormuş gibi. "Ah tanrım, beni mahvediyorsun."

Young Jae, sanki o görebilecekmiş gibi gülümsedi. "Akşam görüşürüz, şimdi derse gidiyorum."

"Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum."

Young Jae kapattığı telefonu cebine koyarken birinin başında dikildiğini fark etti, kafasını kaldırıp baktı. Onu ilk defa görüyordu. Çocuk ise öylece ona bakıyordu.

Young Jae, kaşlarını çattı. "Sana nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu.

"Young Jae." dedi çocuk.

Young Jae sırtını dikleştirdi ve hafif bir afallamayla ona baktı. "Seni tanıyor muyum?" diye sordu. Uzun süredir okulda yoktu. Kendi arkadaşları bile mezun olmuştu. Bu çocuk onu nereden tanıyordu?

"Hayır. Seninle tanışmaya geldim."

"Neden?"

"Çünkü senden hoşlanıyorum."

Young Jae'nin ağzı şok ile açılırken gözleri, ağzına ayak uydurdu. Çantasını tutup ayağa fırladı. Tam olarak nasıl hissettiği hakkında bir fikri yoktu. Sinirlenmiş miydi yoksa korkmuş muydu? Aralarındaki mesafeyi geriye birkaç adım atarak arttırdı.

Çocuk, Young Jae'nin bu hareketiyle rahatsız olmuş ve hafifçe öne eğilmişti. "Özür dilerim, ilk önce kendimi tanıtmalıydım."

"E-evet." dedi Young Jae. "Her neyse." diyerek hızla arkasını döndü ve çocuktan uzaklaştı. İnce uzun ve çoğu insanın "yakışıklı" olarak nitelendirebileceği çocuk, şok olarak hızla oradan uzaklaşan Young Jae'yi arkasından izledi. Sonradan yüzü oldukça ciddileşmişti. "Sonsuza kadar benden kaçamazsın."

Okulu bittiğinde, hızla arabasına giderken sürekli etrafını izliyordu Young Jae. Son girdiği derste yine onunla karşılaşacak diye ödü kopmuştu. Arabasına ulaştığında hızla içine girdi ve derin bir nefes verdi. Amacı neydi ve neden ondan bu kadar negatif bir enerji almıştı?

Saate baktı. Henüz dörde yeni geliyordu. Yani eve geçebilirdi. Güzel bir duş alır ve rahatlardı. Arabayı çalıştırıp evin yolunu tuttu. Arabanın içini Mapei - Don't Wait doldururken Young Jae'nin direksiyondaki parmakları şarkının ritmine ayak uyduruyordu. Şehir dışına yöneldiğinde yansıyan güneşle rahatsız olup güneş gözlüğünü taktı.

Uzun süre şehir dışında giden ağaçlı yolda devam ettikten sonra takip edildiğini fark etmeden sahil evine giden yola saptı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 28, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

6Q99 | DAEJAEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin