Dünya da sadece görmek ve duymak mı vardı? Sadece duymak mı, sesleri dinlemek mi? Hayır sanmıyordum. Bu yanlıştı... Bu garipti. Oysaki biz her zaman iletişim kurmakla yükümlüydük, eğer biz iletişim kurmasaydık. Konuşamasaydık. Nasıl bir iletişim kurduğumuzu, o kişiye nasıl güvenebileceğimizi bilemezdik. Bu tıpkı bir arkadaşınıza güvenmek gibi bir şeydi. Bir arkadaşınıza güvenip, ona sırtınızı dayamak gibi bir şeydi.
Pencerenin çıkıntısında elimde kahvemle, gökyüzüne, ağaçlara, bahçede birşeyler bulupta yemek için gezinen küçük kedilere, gökyüzünde sanki hiç yorulmamışçasına fütursuzca gezen kuşlar... onları izlerken yudumluyordum.
Benim hiçbir zaman güvenebileceğim bir arkadaşım olmadı. Sırtımı dayayabileceğim, ona sırrımı anlatabileceğim, ona sevdiğim ve âşık olduğum kişiyi anlatabileceğim bir dostum olmadı maalesef...
Üzüldüğüm tek şey ise babamın beni iyileştirmek için hastane hastane dolaştırmasıydı. Olmayacağını bildiği halde, sadece bir umut uğruna bir şeyler aramasıydı. Biliyordum bu hiçbir zaman gerçekleşemeyecekti.
Evet, benim hasalığım ise konuşamıyordum. Ben 16 yaşımda annemi kaybetmiştim, ben küçüktüm ve annesiz büyümüştüm. O beni 'kızım' diyerek sevemeyecekti artık... Çünkü o yoktu onu kaybetmiştim. Trafik kazası sonu olmuştu. Çok korkmuştum. Çünkü o kazada hem annemi, hem de konuşma yetimi kaybetmiştim.
**********
(4 yıl önce)Kaza günü;
Annemle beraber, piknik malzemelerini koyup arabaya binmiştik Arabayı babam kullanıyordu ve biz çok güzel bir pikniğe gidiyorduk. Babam biraz içkiliydi. Çakırkeyifti. Annem yine her zaman ki gibi söyleniyordu.
" Ali, evin anahtarlarını aldık değil mi? Hem ben sana ne dedim, yolculuğa çıkağımız zaman şu zıkkımı içme diye." Annem her zaman ki gibiydi. Annemle babamın tartışmaları her zaman içki olurdu. Artık bu kavgalarına alışıktım.
"Bir şey olmaz Leman, sakin ol." Babamın her zaman annemi sakinleştirmek için kullandığı kelimeydi.
Babam dikiz aynasından bana bakıp göz kırptı. Annem babamın bana göz kırptığını görüne daha da sinirlendi.
Annem sinirli bir şekilde kafasını yukarı kaldırıp bulutlara baktı. "Allah'ım sen bana sabır ver." Dedi sabır dilenir gibi. Annem tekrar babama döndü. "bari yavaş sür." Dedi.
Babam küçük bir kahkaha atıp, "Tamam, benim asi karım sen sakin ol. Burnundan dumanlar çıkıyor."
Babam tekrar güldü. Annem gerçekten de her zaman her şekilde çok asiydi. Ve bu lakap anneme hep yakışıyordu. Ayrıca kavga ettiklerinde de çok tatlı oluyorlardı. Bende bu hallerini tebessüm eşliğinde izliyordum. Annem bana dönüp sinirli bir şekilde."Gülmeyi kesmesen arkaya gelip, terliğimin tadına bakarsın." Annem bunu söyleyince ben kendimi tutamadım. Ve kahkahamı bırakıverdim. Ama size bir şey diyeyim mi? Gerçekten de tersi pistir.
Annem emniyet kemerini açıp,"pekala sen kaşındın." Evet bu sefer gerçekten de ben kaşınmıştım. Yani uzun lafın kısası yandım.
Tam bana atılacağı sırada acı bir firen sesi ve ardından babamın bağırmasıyla annemin kafasını pencereye doğru vurması bir olmuştu. Ben arkada olduğum için bana bir şey olmamıştı. Hemen kemerimi açıp öne babama doğru eğildim. Babam başnıı direksiyona vurmuştu başının olduğu yerde hafif bir kan vardı. Yani pek önemli bir şey değildi. Sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessizliğin Hıçkırıkları
Teen FictionGömülü anıların tekrar ortaya çıkmasıyla parçalanan kalpler. Histerik sızının damarlarından akan kayıplığın, yok oluşuyla parçalanan küçük kız ve büyümüş olan o küçük kız. **** "Kimsin sen?" Dedim işaret dilini kullanarak. Yüzüme ifadesiz gözleriyle...