13.bölüm

24 11 0
                                    

Yattığım yerden, başımı tutarak gözlerimi açtım. Tavanda asılı kalan bakışlarımı etrafta sakince gezdirdim. Üzerimde örtülü kalın pikeyi göğsümün aşağısına doğru kaydırdım. Ve bana bakan dipsiz kuyulara gözlerimi çevirdim. Karşıdaki koltukta oturuyordu bende diğer koltukta uyuyordum. Burası Emir'in eviydi, peki Emir neredeydi? Gözlerinde asılı kalan gözlerim sakince üzerinde gezindi. Üzerinde siyah kot ve uzun kollu siyah bir kazak vardı. Saçları hiç olmadığı kadar dağılmış, elleri yumruk olmuştu. Dudakları gergin, nefes alışları sertti. İfadesiz gözleri tıpkı benimkiler gibiydi bu ürpermeme neden oldu.

Damarlarımda ki kan vücudumda hızla dolaşıyordu. Nefesim düzensizleşirken, elimin altındaki pikeyi sıktım. Gerilen vücudum hiç rahatlamamıştı ama dışarıdan oldukça sakin görünmeye çalışıyordu. Bakışları hâlâ bedenimdeydi.

"Küçük bir kız," diye mırıldandı. Yüzünde hiçbir kas oynamıyordu. Gözlerine baktım. Dipsiz kuyuları yerindeydi. "Küçük bir kız ve acıları." Oda da kısık sesi yankı yaptı. Şiddetle bedenime çarptı.

"Kendini acılarına sararak büyüten, korkak küçük bir kız," dedi dişlerinin arasından. Korkak. Ellerimi sıkmayı kestim ve pikeyi bıraktım. Bu kadar ifadesiz ve boş konuşması kanımı donduruyordu.

"Susmuş, ağlamış, sevmekten korkmuş bir kız," dişlerini sıktı ve gözleri sert bir hal aldı. Nefesim kesildi ve gözlerim olduğu yerde dondu kaldı. Gözlerinde...

"Uyandırıldığı güzel hayatında; zorluklardan kaçmak için köşelere saklanmış, parçalanmış bir kız." Gözlerim hâlâ ifadesizdi. Bedenini bana doğru eğdi ve dizlerinin üzerine kollarını bıraktı. Beni bu kadar iyi tanıması beni dehşete düşürüyordu. Herkesi bu kadar çabuk çözebiliyor muydu?

"Sıcağa hasret, soğuğa hayranlık duyan," tam gözlerimin içine baktı ve harflerin üstüne bastırarak konuştu. "Küçük bir, kız." Harflerin üzerine kurduğu baskı bir bir bana çarptı ve elektrik akımına uğramış gibi bedenim titredi.

Ellerini destek almak için dizlerine koydu ve sakince ayağa kalktı bakışlarını bir an olsun kesmedi. Bakışlarım uzun boyunu es geçerek gözlerine tırmandı. İki adımda yanıma yaklaştı. Hâlâ uzandığım koltuğun kenarına elini, başımı koyduğum koltuğun başınada diğer elini koydu. Eli başıma yakın bir yerdeydi. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan bana doğru eğildi. Uzun süre gözlerime baktı. Alkol kokan nefesi yüzüme çarptı, kaşlarımı çattım. İçmiş miydi?

Gördüğüm gözler keskindi. Nefret ile acının karışımı; saflığın aksine karanlığın doğuşunu andırıyordu. Duruşunda ki sertlik Afak'ı olduğundan daha acımasız gösteriyordu. Sarhoş olmasına rağmen bu; sağlam, yıkılmaz duruşu beni şaşırtıyordu. Nefes aldım sessizce, verdiği nefes dudaklarımdan ciğerlerime aktı. Bakışlarımı kaçırdım ve koltuğun başına dayalı olan koluna baktım. Kollarında ki kasılmalar onun gerildiğini işaret ediyordu. Ellerinin üzerindeki damarlar başlığı sıktığının kanıtı gibiydi. Paslanmış kalbim tekledi. İşte korktuğumu gösteren ve dile gelen kalbimde, Afak'ı doğrulamış oldu.

Boynuma çarpan ılık nefes kendime gelmemi sağladı ve gözlerimi Afak'a çevirdim. Kaşlarım gittikçe çatıldı. Elimi ürkekçe omzuna koydum ve yavaşça ittirdim. Olduğu şekilde kalmaya devam etti, yerinden hiç kımıldamadı. Bu hareketime karşın gözleri ifadesizce önce elime ardından gözlerime baktı. Ellerimi çektim. Tekrar gözlerimi kaçırdım. Ne yapmak istediğimi anlamış gibi gözlerini yumdu bir süre. Gözleri tekrar açıldığında hışımla doğruldu ve arkasını döndü. Bu hareketiyle öylece sırtına baktım. Gerilen sırtı ve sert nefeslerini hâlâ hissediyordum.

Sessizliğin HıçkırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin