Tutulma adlı bir kısa hikaye yazdım. Tek bölüm 2000 kelime. Okumak isterseniz beklerim.
https://my.w.tt/UiNb/ryQLwSjzDH
Bu arada pek fazla geri bildirim vermiyorsunuz bana. Sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeyleri yazarsanız sevinirim.
Son olarak Cumhuriyetimiz ilelebet payidar olsun diyorum. Keyifli okumalar. 😙😙😙
O Cumartesi gecesi Tan, birlikte uyumak için gece odasına çağırdığı Işık'ı geç vakte kadar beklemişti. Öngörülemez şekilde bir ihtiyaç hissetmiş olması öfkelenmesine yol açsa da elinden bir şey gelmiyordu. Sabah uyandığında hala bir umut yanına baktı sonra da kendi kendine fena halde sinirlendi. 'Ne düşünüyorsun ki? Gerizekalı.. Derdin ne senin?' diye söylene söylene yataktan kalktığında bir kez daha asla babasıyla yaptığı anlaşma uğruna kendisiyle evlenmeye kalkan kızla ilgili duygusal beklentilere girmemeye karar vermişti. Keyfine bakacaktı.. Umursamayacaktı..
Böylece apar topar Selin'le tatil planı yaptı ve birlikte Olimpos'a gittiler. Işık'la beraberken haftalar sonra varlığını belli eden libidosundan, Selin'in yanında sonuna kadar faydalanmayı düşünüyordu ama işler beklediği gibi gitmedi. Kızı hiç canı istemiyordu, heyecanlanmıyordu, neden böyle olduğunu bilemiyordu ve düzeldi zannettiği depresyonu yine ortaya çıktı. Selin, sözlendiğinden haberi olmadığı Tan'ın ilaçlardan dolayı yaşadığı bu sorunu anlayışla karşıladı, genç adama psikolojisini rahatlatarak destek olmaya çalıştı, kızın umudu yıllardır bir türlü vazgeçemediği ve tam bir aptallık ve gurursuzluk örneği sergileyerek her çağırdığında koşa koşa gittiği adamı, zor anında destek vererek etkilemekti.
Tan, anlam veremediği isteksizliğini Selin'in artık ilgisini çekmiyor olduğu fikrine yükledi ve sağda solda gözüne kestirdiği kızlarla flörtleşerek heyecan aradı ama bu plan da tutmadı. Her fırsatta hayali gözünün önünde canlanıveren pek sayın sözlüsü yüzünden ayrıca yıpranan sinirlerine hiçbir şey çare olmuyordu. İlk hafta boyunca verdiği mücadelede pes eden Tan ikinci haftada Olimpos'un bohem ve serkeş ortamına uyum sağlayarak bol bol şiir yazıp gitar çalmak ve yüzmek dışında pek bir şey yapmadı. Nihayetinde günler geçti, düğün vakti geldi, İstanbul'a döndüler ama Tan bir gün bile hain Saadettin'in hain gelinini aklından çıkaramamıştı.
Eve sırt çantası, gitarı, dağınık saçları, yakasından birkaç düğmesi açık gömleği ve deve tüyü kargo şortuyla hızlı bir giriş yapan Tan, odasına çıkarken salonun geniş kapısından, içeride oturan grubu görünce mecburen yaklaşıp selam verdi.
- Hoşgeldiniz..
- Oooo, Tan Bey, yüzünüzü gören cennetlik..
- Ne güzel işte, sayemde cennete gideceksin baba..
- Bilemiyorum artık sayende nereye gideceğimi.. Gel de otur şuraya..
- Müsaadenizle üstümü değiştireyim, gelirim.
Bir an için Işık ile göz göze gelen Tan, göz temasını kesmekte gecikmedi. Mesafeli bir ifadeyle dönüp odasına çıktı. Sema Hanım, Tan'ın uzaklaşmasıyla beraber Billur'a dönüp iki haftadır kimselere soramadığı şeyi sordu.
- Çocuklar nerede oturacaklar?
Kadıncağız gerçekten tam onbeş gündür utanç ve şaşkınlık içindeydi. Kızı evleniyordu ve hiç ama hiçbir şey konuşulmamıştı. Nerede oturulacak, kim ne alacak, kim ne yapacak, kim ne kadar altın takacak, bütün bunlar konuşulması elzem şeylerdi ama Bahtiyar Bey sayesinde sanki gerçekten de Billur Hanım'ın söylediği şekilde hamile kalmış ya da kaçmış bir kızı evlendirir gibi garip bir duruma düşmüşlerdi. Kız isteme faslından sonra Billur, mecburi kibarlık yaptığı yüzünden okunarak, 'siz sadece kıyafetlerinizi alıp gelin, ben her şeyi hallederim, canım' demişti. Işık'ın gelinliğini bile yaptıracaktı da babası İstanbul'a düğünden önce gitmesini istemediği için o iş kız tarafına kaldı. Bahtiyar Bey belli etmese de ilk defa düşünceli davranarak kızını son günlerinde annesinden ayırmamak için göndermemişti. Bundan sonra herhalde bayramdan bayrama görüşürlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKTAN
General FictionTAMAMLANMIŞ HİKAYE Bu bir dik duruş hikayesi olmalı. Bir kadın ve bir erkeğin diğerinden bağımsız varoluşlarının hikayesi. Ama ya bir de çocuk varsa... İki noktayı bir üçgen haline getiren üçüncü nokta... Bir aile, bir aşk üçgeni... Ya da hiçbiri...