Ekim'in son günleriydi, Tan neredeyse sürünerek çıktığı yataktan terasa zor atmıştı kendini. Göğsünde hissettiği baskı bazen dayanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Omuzlarına aldığı ince battaniyeye biraz daha sarındı. Hava çok serin değildi ama genç adamın içi üşüyordu.Uykusuzluktan altları kararmış gözlerini, hüzünlü gri tonlara bürünmüş İstanbul sonbaharına dikmiş, manasızca bakıyordu. Vakit, solgun ve suratsız güneşe göre öğlen civarıydı, Işık saatler evvel kalkıp gitmiş olmalıydı. Evlendiklerinden beri ilk kez ayrı odada kalmıştı kız dün gece. Kendi dairelerini darmaduman etmiş olmasının doğal sonucuydu bu elbette. Çok yalnızdı, Tan. Billur Hanım bir ara gelip kahvaltı etmesi için yalvarmış, bir tepki göremeyince mecburen oğluşunu kendi haline bırakmıştı.
Işık, dersleri başladığından beri bilfiil haftada ikibuçuk gün okulda olması gerektiği halde her sabah erkenden çıkıp akşam geliyordu. O akşamki tartışmadan sonra bu konu bir türlü çözüme kavuşmamıştı. Işık, Saadettin'in gelini olmaktan vazgeçmiyordu. Tam da sınıfın en inek öğrencisi gibiydi. Çalışkan, sorumluluk sahibi, hocaların ve bu durumda daha ziyade kayınpederlerin gözüne girmek için çıldıran ve ödevlerini en güzel yazısıyla yazıp defterlerine kenar süsü yapmayı da ihmal etmeyen sıkıcı şey.. Genç adamın yanındayken hiç sıkıcı davranmasa da Işık'ın gerçeği buydu. Hayatı ve vazife saydıklarını ciddiye alıyordu.
Aslında önceleri Tan'ın gönlünü yapmaya da çabalamıştı epey zaman. Sürekli 'hayatım, canım, birtanem' gibi hitap sözcükleri kullanmaya başlayınca bu sefer de doğal davranmadığı, içinden gelmeyen lafların ağzına yakışmadığı gibi suçlamalarla tepki görmüştü Tan'dan. Ağzıyla kuş tutsa, şirkete gitmekten vazgeçmeden genç adama yaranamayacağını anlayan kız olayları akışına bırakmaya karar verince Tan kendini iyice dışlanmış hissetmişti.
Böylece Tan yalnız kaldığında epey düşünme fırsatı buldu. Işık olmayınca dışarıya çıkmak, bir şeyler yapmak içinden gelmiyordu. Yapışıp kalmıştı kıza, bunun sebebini anlayamıyor, ruhunu sülük gibi emen bu bağımlılıktan kurtulamıyordu. Düşündü, düşündü.. Ve en sonunda bütün olanları ilaçlara bağladı. Kız ilaçlar yüzünden kendisinde olan değişiklikleri sabırla ve güleryüzle kabulleniyor, genç adamı huzursuz edecek tavırlardan itina ile kaçınıyordu. Öyle olunca da Tan Işık'ın yanında kendini rahat hissediyor ve bu rahatlık duygusuna bağlanıyordu. Yani öyle olmalıydı...
Tan yalnız kalıp düşündükçe karısına olan bağımlı halinin ilaçlardan kaynaklandığı fikrini saplantı haline getirdi. Hem kendini kıza mecbur hissetmesine neden oluyorlar hem de cinsel isteğini yok edip başka kızlarla birlikte olmasına engel teşkil ediyorlardı. Karısına olan kızgınlığı yüzünden, sadakatini bile ilaç yan etkisi olarak nitelendirmekte sakınca görmeyen genç adam üstündeki bu ağır yükten kurtulmak için ciddi ciddi düşünmeye başladı.
Tam da o günlerde Işık'ta bir isteksizlik başlamıştı zaten. Tan, kızın artık ne birlikte yaptıklarına ne de dokunuşlarına verdiği tepkilerin eskisi gibi olmadığını görebiliyordu. Bazen öyle bir bakıyordu ki, sanki bana dokunma der gibi, genç adam Işık'ın artık kendisini beğenmediğine, yetersiz bulduğuna kolayca ikna etti kendini.
Ve nihayetinde Tan ilaçlarını bıraktı. Hem de doktorların hep dediği gibi alıştırarak değil birdenbire.. Tek bir kararla bütün ilaçlarını terk eden genç adam ilk ilaçsız gününde gayet iyi hissetti. Bakın işte.. Doğru bilmişti. Her şeyin sebebi o lanet haplardı ve bırakır bırakmaz ferahlamıştı. Öyle iyi hissetti ki kızgınlıklarını bile unuttu. O gece Işık'la hiç olmadığı kadar coşkulu sevişti. Ertesi sabah da kalkıp şirkete gitti.
O gün Işık mutlu, Saadettin ise şaşkındı. Genç adam içine değişik bir varlık kaçmış gibi anormal davranıyor, hesap dosyalarını kendi hür iradesiyle inceleyip gözden kaçan ufak tefek hataları düzeltiyor, bir yandan da Işık'a neyi nasıl yaptığını gösteriyordu. Seramik ve vitrifiye kreatif ekiplerinin yeni 'Clea' markası altında tasarladıkları ürünleri karı koca birlikte incelediler. Her şey neredeyse mükemmeldi, fikirleri birbirini tamamlıyor, zevkleri örtüşüyordu. Ama sonra odada yalnız kaldıklarında Tan kızı biraz sıkıştırmaya kalktı ve tam üstüne Saadettin kapıdan içeri dalıverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKTAN
General FictionTAMAMLANMIŞ HİKAYE Bu bir dik duruş hikayesi olmalı. Bir kadın ve bir erkeğin diğerinden bağımsız varoluşlarının hikayesi. Ama ya bir de çocuk varsa... İki noktayı bir üçgen haline getiren üçüncü nokta... Bir aile, bir aşk üçgeni... Ya da hiçbiri...