Resim: Işık ve Tan
1881 - 193... Anıyoruz, Anlatıyoruz..
- Tan..
- Hmm...
- İçeri girsek ya artık, çok uykum geldi.
Tan, terasında brandasını söktüğü helikopter salıncağına uzanmış yıldızları izlerken koynunda mayışmış, başı göğsünde, üstteki bacağı beline dolanmış karısının sarı ipek saçlarını dalgınca okşadı.
- Daha saat kaç, Işığım? Gece gündüz uyuyorsun. Koala mısın nesin başıma?
- Off.. Ne bileyim.. Çok uyuyasım var bu aralar gerçekten. Mevsim geçişi diye herhalde.
- Bütün gün cami avlusunda oturup zamane gençliğini çekiştiren dedeler gibi her şeyi hava durumuna bağlaman çok hoş ama hiçbir zaman dede olamayacağını üzülerek hatırlıyorum sana.
- Tüh.. O dedelere çok hevesim vardı benim halbuki. Neyse, benim yerime sen gidersin artık cami avlusuna.
- Ama benim yaşlılığım için başka planlarım var. Yıl boyunca dünyanın önemli festivallerini gezip ömrümün son günlerinde hayattan tad almayı düşünüyorum. Rio falan mesela..
- Buruşuk suratıma bakmadan çapkınlık yapacağım diyorsun yani.
Işık, Tan'ın göğsüne dirseğini dayayarak tepesinde dikilip yıldızlarla arasına girince Tan değişen manzaranın çok daha keyifli olduğunu düşünerek uzanıp kızı burnundan öptü.
- Estetik yaptırırım, gerdiririm kendimi bebek. Sana da faydası olur hem.
- Bana ne faydası olacakmış ki? Cehennemde zebaniler seni yeterince gerer merak etme canım. Beni ararsan nurilerle sohbette olacağım.
- İyi kızlar cennete kötü kocalar her yere gider karıcığım, beni zebanilerle korkutacağına eve bağlamayı denesen iyi edersin.
- Ne yapmalıyım seni eve bağlamak için?
- Biraz cilveli ol işte. Yatağa gidelim derken uykum var deme mesela.. Başka vaatlerde bulun..
Işık küçük bir kahkaha attı, Tan kızın karanlıkta bile parlayan tenini hayranlıkla süzerken, söyledikleri yüzünden keyfi kaçtı.
- Ama her zaman modunda olmuyorsun ki, yoksa ben de isterim kocasına karşı vaad dolu bir kadın olmayı.
Işık Tan'ın asılan yüzünden dolayı üzüldü. Doğrulup genç adamın üstüne ata biner gibi oturdu, sonra eğilip yanağına kocaman bir öpücük kondurdu.
- Takılma bu kadar Tan, üç ay sonra kurtulacağız o ilaçlardan, azıcık kaldı. Hem ben sarılıp uyumaktan da şikayetçi değilim ki.
- Eh, uyuyalım madem. Bugün pek enerjim yok gerçekten de.
Tan kalkarken Işık'ı da kucağında tuttu. Kızı yatağa bırakırken birkaç öpücük çalmayı ihmal etmedi. Üstlerini çıkardılar, Işık askılı geceliğini giyerken Tan teras kapısını örttü. Havanın serinlemeye başladığı Eylül ayının son günlerinde genç kız hemen üşüyüveriyordu.
Genç adam yatağa girip karısına sarıldı, biraz öpüştüler, biraz da sohbet edip gülüştüler. Sonra Tan kızın saçlarını okşayarak Sabahattin Ali'den dizeler okumaya başladı:
"........
Aşkım iki günlük iptilalardı
Hayatım tükenmez maceralardı
İçimde binlerce istekler vardı
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi
Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi
Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibi
Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi
Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKTAN
Ficción GeneralTAMAMLANMIŞ HİKAYE Bu bir dik duruş hikayesi olmalı. Bir kadın ve bir erkeğin diğerinden bağımsız varoluşlarının hikayesi. Ama ya bir de çocuk varsa... İki noktayı bir üçgen haline getiren üçüncü nokta... Bir aile, bir aşk üçgeni... Ya da hiçbiri...