LÜTFEN NİYETLİLER İFTARDAN SONRA OKUSUN. AÇKEN OKUMAYINIZ. TEŞEKKÜRLER.. 😎😋
Sling nedir diye sorarsanız diye bu inanılmaz, hayallerin ötesinde resmi koydum. Adam hem bebeğe bakıyor, hem bulaşık yıkıyor 😳😳😳 Tan'ın kullandığı böyle sarılan değil, omuzdan asılan türlerinden olabilir. Bunların içinde büzüşüp uyuyabiliyor da küçük tavşanlar..
Tarihi otelin iskelesine yanaşmakta olan tekneden inmeye hazırlanan konukları uzaktan inceleyen Mukaddes, hepsinin kıyafetine bir kusur bulmuştu bile. Kendisini gelinle damadın, lale devri ambiansıyla dekore edilmiş bahçeye çıkacakları kapının hemen üstündeki balkona hapsedilmiş hissediyordu, ki öyleydi de zaten. Gelin ve damat odalarına yaklaşmasına, aşağıdaki hazırlıklara karışmasına izin verilmiyordu. Günhan Bey de günlerdir akbaba gibi etrafında gezip duruyordu.. Belli ki en ufak bir hatasında tepesine çöküverecekti. Bütün bunları hak edecek ne yaptıysa sanki..
Aşağıya inip erken gelen misafirlerle ilgilenmek üzere yerinden kalktı ağır ağır. Kırık beyaz, taşlarla bezeli, göz alıcı kıyafetinin otururken azıcık kırışan eteğini eliyle düzeltti. Modacısı ısrarla beyaz giymemesi gerektiğini söylediği halde inadına diktirmişti elbiseyi. Bunu bir nevi intikam olarak düşünüyordu.
Geniş camlı kapılardan balkona çıkan Günhan Bey de Mukaddes'i giyinmiş olarak yeni görüyordu. Erkeklerin ekserisi gibi kadın giyiminden çok anlamasa da bir düğünde beyaz rengin geline bırakılması gerektiğini herkes kadar düşünebilirdi.
- Mukaddes sen beyaz mı giydin?
- Giydim, ne olmuş?
- Bir şey olmamış.. Bu saçmalığı gören herkes, Güneş'in sana karşı bir kusuru olmuş olsa bile, ki yok, senin ne kadar şirret bir kaynana olduğunu düşünecek ve gayet de haklı olacaklar. Benim yanıma yaklaşma da, kendini rezil edebilirsin, sorun değil..
Günhan Bey arkasını dönüp merdivenlerden aşağı inerken Mukaddes arkasından bakakalmıştı. Gerçekten de rezil olacak olan kendisiydi değil mi?
.............
Işık, zümrüt yeşili kıyafeti ile göz alıcı görünüyordu, zaten fazla kilo almamıştı, olanı da doğumdan sonra hemen vermişti, bilmeyen birinin genç kadını görüp de üç ay önce doğum yaptığını tahmin etmesi mümkün değildi. Koridorda eteklerini savurarak tempolu adımlarla yürüdü ve odalardan birinin kapısını tıklattı, kısaca bekledikten sonra da açıp içeri girdi.
Odadaki beylerin hepsi, Sarp, Yamaç, Tan, Ozan, Sarp'ın iki arkadaşı, smokinler içinde son derece yakışıklı görünüyorlardı, Işık girene kadar odadaki tek hanım olan Şiir ise babasının göğsüne taktığı slingin içinde uyuduğu için görünmüyordu.
- Tan, Şule Hanım Şiir'in yatağını hazırladı. Haydi ver bana da odasına götüreyim.
- Biz iyiyiz böyle annesi.. Uyuyor zaten, neden uyandıracaksın ki şimdi? Şule Hanım da düğüne katılsın hem..
- Evet anne, Şiir bizimle kalsın, uyanınca oynarım ben onunla.
Şiir doğduğundan beri Tan ve Ozan'la ayrılmaz üçlü olmuşlardı. Çiçeği burnunda ağabeyin, yeni geleni kıskanması beklenirken tam tersine küçük kızı tüm sevgisiyle bağrına basmıştı. Tan ise Işık'ın kızmayacağını bilse bebeği alıp şirkete götürecek, geceleri koynunda uyutacaktı. Kız da şimdiden Şahinsoy erkeklerine aşıktı. İkisinden birini görünce hemen cilvelenmeye, agucuklar, gülücükler saçmaya başlıyordu.
- Yatağında rahat rahat yatsa daha iyi değil mi babası? Uyanınca getirir yanımıza Şule Hanım.. Senin de ceketin kırışacak.
- Yok yok.. İyiyiz biz böyle. Sen git Güneş'le ilgilen..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKTAN
Ficción GeneralTAMAMLANMIŞ HİKAYE Bu bir dik duruş hikayesi olmalı. Bir kadın ve bir erkeğin diğerinden bağımsız varoluşlarının hikayesi. Ama ya bir de çocuk varsa... İki noktayı bir üçgen haline getiren üçüncü nokta... Bir aile, bir aşk üçgeni... Ya da hiçbiri...