- Ay yeter Allah aşkına, başım ağrıdı artık. Sıkılmadınız mı şundan?..Tan elindeki kumandayı orta sehpaya bırakarak gerindi. Öğleden beri Güneş ve Sarp arasında başabaş süren mücadeleye dahil olmuş, ikisini de yenmişti.
- Haklısın Işığım, koca günü konsolun başında heba ettik. Hadi akşam yemeğini dışarıda yiyelim.
- A aa.. Ne lüzum var, Billur Hanım bir sürü yemek yaptırdı, sofrayı da bahçeye kuracaklar, hem Ozan biz olmayınca üzülüyor.. Sarp'la Güneş yemekten sonra çıkarlar, benim canım istemiyor..
- Ben aslında eve gitsem..
Işık, Sarp'ın belli ki isteksizce söylediklerine Güneş'in kaş göz oynatmalarına rağmen itiraz etti.
- Aaa, hiç olur mu Sarp? Billur Hanım sen yemeğe meraklısın diye çok özendi. Fitnat ablanın en özel tariflerini tadacağız bu akşam.
Tan gayet neşeliydi.
- Fitnat abla menemen bile yapsa özel olur zaten. Ama geçen senin yaptığın da hiç fena değildi baldızcığım.
- Boğazında kalsın enişteciğim.
........
Yemekten sonra Sarp, Güneş'i Bebek tarafına doğru götürdü. Ozan'ı yatırdıktan sonra Tan'la eve geçen Işık, plana göre çocuğun sabah yüzme kursuna giderken yanına alması gereken eşyaları hazırlayıp babasıyla yalıya gönderecekti. Tan'ın aklındaki plan ise Işık'ınkinden biraz farklıydı.
- Işığım, sen de yarın giyeceğini al, beraber dönelim. Burada tek başına kalıp ne yapacaksın?
- Tan sen böyle dalavereyle bizi yalıya tamamen taşımanın derdindesin ama kanmıyorum canım.
- Hayatım sana dün gece de söyledim, bana kanmayacaksın zaten, inanacaksın. Haydi inat etme artık. Hem bir kadının yeri nikahlı kocasının yanıdır.
- Ay, şunu yanlışlıkla söylemiş bulundum ya, ölene kadar kullanırsın artık.
Tan başını geriye atarak güldü.
- O zamana kadar ikna olacağını umuyorum.
- Hmm hmmm.. Bekle sen..
- Beklerken sana terasımızda şiir okumamın sakıncası var mı Işığım? Dün gece kollarımda uyuduğunda yarım kalan şiirimizi mesela.
Cümlenin sonuna doğru neredeyse fısıltı haline gelen sesiyle kızın belli belirsiz kasılıp dudağını dişlediğini gözünden kaçırmayan Tan, fırsattan istifade elini tutup baş parmağıyla bileğini okşayarak aynı tonda devam etti.
- Atsız'ın Geri Gelen Mektup şiirini sen çok seversin. Yine okuyayım mı sana?
Işık kapılıp gitmekle bileğini kurtarıp kaçmak arasında bir noktada ileri geri sallanıyordu. Tereddütler boyunu aşıyordu hala ama kadınca hislerini bastırmakta zorlanmaya başlamıştı iyice. Bir kerecik daha sevdiği şiiri dinlese ne olurdu ki sanki? Kendi kendine okumak Tan'ın sesinden dinlemekle aynı tadı vermiyordu. Çok özlemişti çok.. Dün gece okurken neden uyuyakalmıştı ki.. Evet evet.. Bir kez daha dinleyecekti.. Ama elini çekmesi lazımdı.. Bir an önce.. Hadi amaaa..
- Tamam ama önce elimi bırak.
- Olur bebeğim..
- Bana bebeğim deme..
- Peki Işığım..
- Yalıya gelmeyeceğim..
- Şimdi okuyayım o zaman..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKTAN
General FictionTAMAMLANMIŞ HİKAYE Bu bir dik duruş hikayesi olmalı. Bir kadın ve bir erkeğin diğerinden bağımsız varoluşlarının hikayesi. Ama ya bir de çocuk varsa... İki noktayı bir üçgen haline getiren üçüncü nokta... Bir aile, bir aşk üçgeni... Ya da hiçbiri...