♕3♕

5.4K 575 825
                                    

oikawa, kendini birden çok gergin hissetti. dün iwaizumi ile kafede buluşmaya karar vermişlerdi fakat oikawa istemeden kafeye gelirken yanında iki tane baş belası getirmişti.

matsukawa ve hanamaki.

"bunlar tam olarak kim oluyor?" dedi iwaizumi dayanamayarak.

"arkadaşlarım. hani şu market açanlar."

"yani seni kullananlar?"

"çok kabasın! ona bunun doğru olmadığını söylesenize ya siz de!" oikawa kaşlarını çatarak arkadaşlarına baktı. ikisi de ilgilenmiyorlardı ve menüye bakıyorlardı.

"hmm ben kahve alacağım sanırım." dedi hanamaki. "hangisinden alacaksın?"

"makki! mattsun! taksanıza beni ya!" dedi oikawa. kollarını bağlayıp bacak bacak üstüne attı. kahverengi gözlüklerini düzeltti ve küsmüş bir çocuk gibi etrafı sinirle incelemeye başladı. iwaizumi ile göz göze geldiler.

"sanırım filtre kahve alacağım. ama bekle, latte de hoş duruyor."

"gözlük taktığını bilmiyordum." dedi iwaizumi. düşünmeden, sanki uzun süredir tanışıyorlar gibi konuşmuştu. onu yalnızca bir gündür tanıyordu ve böyle söylemesi garipti.

"gözlerim bozuk ama gözlükten nefret ettiğim için lens takıyorum. bugün her zamankinden geç kalktığım için lenslerimi takamadım. derse yetişmem gerekti." dedi oikawa.

matsukawa konuşmaya katıldı. "her zamankinden geç dediği sadece 10 dakika."

"lens bakımı çok önemlidir tamam mı!"

hanamaki güldü. "oikawa çok erken kalkar ve 3 saat boyunca hazırlanır." konuşma dışında kalan iwaizumi'ye açıklama yaptı.

iwaizumi içinden, "belli." diye geçirdi. bunu oikawa'nın yüzüne ve kıyafetine bakarak anlayabiliyordu. gözlüklü hâlini de ayrı beğenmişti.

siparişlerini verdiler ardından da doğru düzgün tanıştılar. insanlara çabuk ısınmayan iwaizumi, onlarla konuşmayı biraz zevkli bulmuştu. oikawa düne göre biraz daha az sinir bozucuydu.

"siz ne zamandır arkadaşsınız?"

"liseden beri." diye cevap verdi hanamaki. oikawa, birden eski günleri hatırladı. bu iki sorunlu tiple neden arkadaş kendisi de bilmiyordu. belki kendisi de sorunlu olduğundan olabilirdi.

"iyi anlaşıyor gibisiniz." iwaizumi, bugün pek konuşmayan oikawa'ya baktı. sanki konuşmasını istiyor gibiydi. neden onun o sinir bozucu sesini duymak istediğini kendisi de pek bilmiyordu.

"yani, pek değil. sadece birbirimizi iyi tanıyoruz. genelde kavga ederiz zaten," matsukawa kol saatine baktı. "benim gitmem gerekiyor. takahiro, sen de gel."

"neden ya.. şu ısıtıcı ne güzel sıcak vurduruyordu ya..." dedi hanamaki uyuşuk bir sesle. matsukawa onu kolundan çekti ve kaldırdı. "gel dediysem gel. neyse, size iyi eğlenceler!" eşyalarını alıp aceleyle çıktılar.

oikawa gözleriyle onların çıkmasını izledi. kapıdan çıktıkları anda derin nefes verdi. "iwa-chan, sonunda baş başa kaldık ya!"

"ne?"

"acayip kasıldım ya..."

iwaizumi, oikawa'nın lise arkadaşlarının yanında kasılıp baş başa kaldıklarında rahatlamasını garip bulmuştu.

"neden ki?"

"hiç sorma ya iwa-chan! bu aptallar beni her gördükleriyle shipliyor. ondan hep sustum."

iwaizumi, oikawa'nın moralinin bozuk olduğunu düşünüyordu ama düşündüğü gibi değilmiş aslında. iwaizumi buna hem sevinmiş hem de üzülmüştü. oikawa'nın suskun hâli daha iyiydi sanki.

"öyle mi..." iwaizumi önündeki yarım, soğumuş kahveye baktı. "ama ikimiz de erkeğiz?"

"onlar için fark etmez, beni geçen gün kalemle shiplemişlerdi be!"

"peki senin için fark eder mi?" iwaizumi bu sefer yarım kahvesine değil oikawa'ya bakıyordu.

"neyse, şu afiş işine başlayalım mı?"

teacher ⎯ iwaoiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin