Ebral;
Ders bitmişti ve beni alması için okulun önünde Mehmet Abiyi bekliyordum. Yanımda beliren gölgenin sahibini tahmin etmek hiçte zor olmamıştı. Yanından ayrılmak için adım atmışken, Emre'nin ayağına takılmıştım. Düşüyorken beni tutar gibi yapıp geri çekilmişti uyuz. Yere düştüm ve geride kalır mıydım asla. Ayağı kalkıp onu ittim tüm gücümle o da düşmüştü. Arsızdı gülmeye başladı.
Telefonumun çalmasıyla dikkatimi telefona yönelttim. Bilinmeyen numaraydı. Kapatacaktım ki Emre telefonu elimden çekip, cevapladı. Koluna sertçe vurdum ama alamadım boy farkından dolayı. Emre'nin gülme sesi okulda yankı yapmıştı. Silah sesiyle ikimizde yerimizden sıçramıştık. Ses telefondan gelmişti ve onun şaşkınlığından faydalanıp hemen elinden aldım telefonu, kim olduğunu merak etmiştim ve korkmuştum. "Baba" sesi çıkmıştı ağzımdan çok kısık ve dağı delecek şiddette. Emre'nin görüntüsünün netliği azalıyordu. Ona belli etmemek için Emre'ye " senin gibi arsızın biri şakanın ayarını fazla kaçırmış" deyip yanından seri adımlarla ayrıldım.
Sinirlendiğimde verdiğim tepkiyi bildiği için Emre beni takip etmemişti. Telefonumun tekrar çalmasıyla, rahatsızlığım artsa da cevap verdim. Mehmet Abi'nin babasıydı arayan, beni okuldan alacağını söyledi ve silah sesinin nedeni yanına gittiğimde anlatacağını söyledi. Rahatlamıştım. Çantamdan çıkardığım ilacı içtim. Telefonuma gelen mesajla okulun önüne doğru ilerledim. Beni almaya gelen arabanın modelini mesaj sayesinde biliyordum. Arabaya bindiğimde, içimde tarifsiz pişmanlık duygusu belirdi. Altıncı his dedikleri şey bu olmalıydı. Kaçırılmadan evvel hep aynı duyguyu hissetsem de bir şey yapamıyordum.
Yakınım gibi görünen bu adam niye beni kaçırsın ki düşüncelerimin nedeni silah sesinin bıraktığı şüphelerdi. Telefonuma taktığım kulaklıkla Mehmet Abiyi aradım. Mehmet Abinin söyledikleriyle şaşırabilirdim ama başıma dayalı silahın soğukluğu daha etkileyiciydi. Sertçe kulaklığımı çekmişti. Telefonu elimden aldı manyak adam. Sinirli şekilde bakışlarımı adama sundum ama yanımdaki mahlukatın keyfini yerine getirmişti bakışlarımdaki korkusuzluk. İlacın etkisi dilime vurmuştu. "Vur korkmuyorum, incem arabayı hemen durdur "dedim. Tam ona cevap verecekken Yakup Amca, telefonumu işaret ederek, "Eğer belli edersen küçük hanım, babanı sevdiceğine kavuştururum." Demesiyle sinir kat sayım fırlamıştı, eğer sinirimi ölçen termometre olsa patlardı. Arayan Mehmet Abiydi. Yardım isteyemezdim, soğuk bakışları belli olmuştu. Aslandan kaçan ceylanın timsaha sarılması gibi olurdu. Ve ben aslanı seçtim asiydim ve ondan korkmuyordum. Bunu göstermek için yalan söylemiştim.
Başıma dayalı tabanca hiç umurumda değildi. Beni öldürmeyeceğini biliyordum. Babam için arabadan atlamamıştım. Bir kerelik verilen mola dışında beş saattir yoldaydık. Telefon gelmişti ve bana olan bakışları başımda duran tabancadan daha soğuktu. Beş saat yere bırakmadan silahı doğrulttu başıma. Bahçesine anne eli değmiş olan, güzel ve samimi bir yere gelmiştik. Merak etmiştim. Kolumu sıkıp beni sürükledi. "Yürüyebiliyorum canımı acıtıyorsun hayvan herif" dememle eliyle çenemi sıktı. Susmadım inadına konuştum. İçeriye girdik. İçereside dışarısı gibi çok güzeldi. Üst kata çıktık. Alt katla alakası yoktu. Cennet ile cehennemin birleşimiydi. Odalar ve her odadan gelen çığlıklar, kulaklarımı kapayıp takip ettim.Kapıyı açtığında karşılaştığım manzara karşısında ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Eskimiş beyaz duvarları renklendiren kırmızıların boya olmayacağının bilincindeydim. Oda oldukça genişti. Birçok raf vardı. Düzenliydi. Bıçak tarzı aletler bir raftaydı, zincirler, kerpeteni anımsatan değişik aletler, şişeler çok fazlaydı ve içinde ilaç olmadığı kesindi. Hastaneyi andıran hasta yatağı vardı. Örtü kırmızıydı ve et kalıntıları vardı. İçim ürpermişti biz buraya neden gelmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASĪ GELĪN (Wattys 2023)
EspiritualEbral: Kaderim boynumda kördüğüm olmuşken ben can çekişiyordum hayatın bana sunduğu tuzaklar ile. Ya ben yaşayacaktım ya da teslim olacaktım azrailime. Yaşım, canım, ben... Hiç bir zaman önemli olmadım onlar için. Ama ben vardım. Ben asi kişiliğimle...