GİRİŞ

116K 2.5K 479
                                    


Umut ne tatlı bir kelime oysa ihtiyaç duyulması ne kadar da acıdır.

Doğan güneş, hiç bir zaman sevinçle gözlerimi okşayarak beni uyandırmadı. Çünkü perdelerimi sımsıkı kapatıp, dış kapıyı kitlediğimi en az dört kere kontrol etmeden asla uyumazdım.

Sanırım biraz evhamlı biriyim.
Tamam, bayağı evhamlı biriyim..
Keşke zihnim de sürekli ayakta olan anksiyette çok daha önce kendine yer edinseydi de asla keşkelerim olmasaydı.

Bu keşkelere ait bir liste olsaydı, eminim ki buradan salona kadar yol alırdı. Bu yüzden bazı keşkelerim fobim olmuştu. Bir daha keşke dememek için elimden gelenin en iyisini yaptım.
Her zaman..

Mesela düzenli biriyimdir. Evimde her şeyin bir sırası vardır ve renklere göre sınıflandırılmıştır. Önce evimde başlayan düzen daha sonra hayatımı işgal etti ve kısa sürede işkolik bir müdür yardımcı olmam da fayda sağladı. İşimi en iyi şekilde yaparım. Umursamamak, ya da sonra kavramları hayatımda yer almaz.
Evet, bayağı sıkıcı ve insanların göz devirerek 'Manyak!' dediği o kadınım ben.. Yatağın içinde cenin pozisyonu alarak, alarmın çalmasını bekledim. Erken kalkmıştım ve alarm çalmadan kalkarsam fazladan o iki dakika her şeyin düzenini bozardı, buna izin veremezdim. Bir kaç dakika sonra çalan alarmı kapatıp, önce yatağımı kapattım. Ardından saçımda ki bandanayı çıkartarak, çekmeceye koyup, odamda ki küçük çocuk odasına adımladım.

Odası kırmızıydı.
Her erkek çocuğu gibi maviyi sevmesini bin kere yeğlerdim. Çünkü kırmızı asla listem de yer alıyordu ama ona kolay kolay bir şey için hayır diyemediğimden buna da tek kelime etmeden istediğini yapmıştım. Gerçi kendi hatalarım yüzünden nasıl hayır derdim ki?
Onu hiç tanımamasına rağmen bazı huylarını almıştı işte! Mesela kırmızıya olan aşkı, ya da yemekte bol bol su içmesi gibi...
Bu benim için zordu. Bu onu tek yapmadığımı hatırlatıyordu. Tek bana ait olsa da, tek benim değildi işte! Batur'u doğurduğuma tabii ki pişman değilim. Hem de hiç! Tek pişmanlığım o biyolojiksel katkı. Sonuçta oğlumun babasız olması benim suçum. Yanlış kişiyi seçmiştim ve bu da beni, Batur'un yaşadığı ve yaşayacağı her şeyden sorumlu kılıyordu. Keşke o lanet adam, Batur'un dna zincirinde bile yer almasaydı ama vardı. Derin bir iç çekerek küçük adamıma doğru ilerledim.

Aralık ağzını parmağımın ucuyla okşayarak gülümsedim. Uyuduğu zaman çok tatlı oluyordu. Gün içinde de öyle.. Ama tatlı şeytan desek daha doğru olurdu sanırım. Biraz... yaramazdı. Onu yanağından öperek kaldırmaya çalıştım ve azalmış kirpikleri hafifçe kımıldadı ama gözlerini açmadı.
Küçük numaracı!
Art arda öperek onu gıdıkladım ve sonunda uyku mahmurluğuyla gözlerini ovuşturup "Günaydın anne" diyerek tatlı bir tebessümü ondan kaptım.
"Sana da günaydın uykucu! Beş dakika içinde yüzünü yıkayıp, aşağı iniyorsun. Anlaştık mı?"
Kapalı gözlerle kafasını sallayınca hızla odama dönüp, siyah pantolon ve dünden ayırdığım beyaz gömleği giydim. Çoğu hemcinsime göre takım elbise ve ceketi severdim.

Aşağı kata inerken saatimi taktım ve mutfağa doğru adımlarken çay dolduran Menekşe'ye " Günaydın Menmen"diyerek saçlarını karıştırıp, Batur için meyve sıkmaya koyuldum.

İki katlı evde bir yaşadığımız can arkadaşımla bundan beş sene önce tanışmıştık. Oldukça zorlu zamanlarımdı. Kucağımda bir aylık çocuğumla ortada kaldığım zamanlar... Gözlerimi dakikanın onda biri kadar kapatıp, zihnimi o anılardan hızla uzaklaştırdım ve aynı anda merdivenlerde duyduğum patırtı sesi ile bağırdım.
"Batur! Sakın koşarak inme! Düşersin! "

"Yamam anne!"
Halen bazı harflerde sorun yaşadığımız doğrudur. Menekşe'ye göre beş yaşında ki bir çocuktan fazla şey bekliyordum ama mükemmeliyetçi olduğumu vurgulaması onun için endişelenmemi engellemiyordu. Düzeleceğini bilsem de tedirgin olmama yetiyordu.

Oğlum İçinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin