Zeynep;
Kocaman siyah gözlerini çevreleyen beyaz halkayı okşadım. Güzel bir pandaydı. Batur'umun en sevdiği hayvan.. Parmaklarımda bıraktığı hissi severek uzanıp market rafından çekiştirerek aldım.
Biraz büyüktü. Batur'un anca beline gelirdi. Artık oyuncak mı Batur'u kucaklardı, Batur mu onu bilemem.. Batur'un kapıyı açar açmaz vereceği tepkiye dair gözlerimin önüne gelen sahneye gülümsedim.
'Kesinlikle bu! 'diyerek içimden onaylayıp diğer kolumun altına sıkıştırdığım oyuncaktan vazgeçerek rafa bıraktım ve kasaya ilerledim.
Sıradan bir oyuncakçı için kalabalık bir sıra vardı. Önümde genç bir kız ve onun önünde de çekirdek aile.. Yutkundum.
Kadın, kocasının koluna girmiş, adamsa oğlunun elinden tutmuş gülümseyerek çocuğun her an biri elinden oyuncağını alacakmış gibi arabayı sarmalasıyla dalga geçiyor. Çocuksa onlara aşkla bakıyordu.Bu güzel, sıradan, her yerde görebileceğiniz bir sahneydi ama benim göğsümün sıkışmasına sebep oldu.
Benim elimden tutup, oğlumla alışverişe çıktığımız bir kocam yoktu. Sıradan bir ailem yoktu. Bu yuvayı oluşturamamıştım ama her zaman olduğu gibi 'Olsun oğlumun annesi benimde dünya güzeli bir oğlum var' derdim. Batur hasta olana kadar bu teselli de işe yaradı. Ondan sonra acaba ikimiz gelebilecek miyiz diye düşünmeye başladım.
Git gide azalan sayımız yüzünden bir gün tek kalmaktan, oyuncakçı dükkanına ruhsuz bir şekilde süzülüp ona olabileceğim eşyalara bakınmayı ama asla aldıklarımı götüremeyecek olmaktan korkuyordum.
Korkuların bir işe yaramadığını erken öğrenmiştim. Eymen gittiğinde, bir kaza olup ölüp oğlumu tek bırakmaktan korkarken.. Şimdi de onun ölüp beni tek bırakmasındsn korkuyorum.
Ne derler bilirsiniz; Sen plan yaparken Tanrı yukarıdan gülümser. Doğruymuş..Aile ücreti ödeyip gitti. Önümden ki kıza sıra geçince sabırsız bir şekilde ellerimi göğsümde kavuşturdum.
Kız bir şeyler sorarak alışverişi uzatırken telefonum çalmaya başladı. Hızla kaşe montumun cebine uzanıp telefonu çıkarttım ve ekranda ki Akif yazısıyla gülümsedim.
Açarak kulağıma yasladığımda sakin sesi huzur verdi.
"Alo, Zeynep?"
Aslında...
Belki o yuvayı kurabilirdim. Hem de doğru insanla.. Onun ses tonunu taklit ederek "Alo, Akif" dediğimde güldü."Sesin iyi geliyor, sevindim."
Gözlerim dolarken gülümsedim. Bir kadın için önemsenmek iltifattan daha değerliydi. Bu değere uzun suredir ulaşamamıştım. Bu iyi geldi.
"Seninde öyle.. N'aber?" diye sorduğumda pişmanlık duydum. Dudağımı ısırarak cevabı beklerken kendime kızdım.
Adamı işinden etmiştim. Şimdi de N'aber diye soruyordum!"İyidir, Antalya'dayım"
Şaşkınlıkla gülerken o da güldü"Sana bahsettiğim ikinci Şubeye postalandım. Sence de bu güzel bir tesadüf değil mi? Yani gelmek istediğimiz yere sürgün edilmek?"
Ne diyeceğimi bilmeyerek öylece kaldığımda bariton sesi kulağımı doldurdu.
"Haber vermek istedim ama bir şeyleri yoluna koymam gerekiyordu." deyince kaşlarım çatıldı.
"Sorun mu yaşıyorsun?"
"Hayır, sadece... Pekala kızma ama tamam mı? Seni buraya aldırmaya çalışıyordum. Biliyorum buna senin karar vermen gerekir, haddim değil ama o adamla orada kalman içime sinmedi. "
Birden sesi değişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oğlum İçin
General FictionÇocuğun için en fazla ne yapabilirsin? Mesela boşandığın kocana geri dönebilir misin? Sabah işe diye yollayıp haftalarca elin yüreğinde haber beklediğin kocan, yaşadığını sadece dava dilekçesi ile bildirse? Bu ciğersiz adama, yıllar sonra geri dön...