Gerçek iki başlı bir ejderhadır.
Ya gerçeğin ateşiyle yakar,
Ya da varlığını kabullenmemenin mağlubiyetle.
Bir seçeneğin daha var;
Korkak diye anılarak kaçmandır.Havası alınmış bir balon gibi sönen sinirimin yerine utanç ve adını koyamadığım bir duygu çöreklendi.
"Bakma öyle Zeynep! Bir şey söyle!" diye bağırdı.
Söyleyebilsem keşke... İçine düştüğüm durumu açıklayacak kelimeler var olsa da dilimden dökülse..Aralık dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırınca Akif yüzüme bakıp sinirle oflayarak saçlarını karıştırdı.
"Ağabeyin olmadığı kesin! Belki sevgilin, belki daha kötüsü! " burnundan soludu.
Kendi ağzından bile olsa duymaya dayanamıyormuş gibi fısıldadı. "Hatta kocan!"
Gerçeği söylemek her zaman neden kolay olmuyordu? Firar etmek istiyor kelimeler, dudaklarımı zorluyor ama kavram bulamıyor sadece bakıyorum. Nerden başlayıp nasıl anlatacağımı bilmiyorum."Hala evlisin değil mi? Bu yüzden sürekli kaçıyorsun. "
Hayır! Diye çığlık atan iç sesimle bir adım öne çıktım ama Akif bana bakmak yerine yere bakarak güldü. Bu kinaye dolu bir gülüştü, canımı yaktı."Birde adamın karşısında durdum, poz kestim."
Kendine acır gibi ellerine baktı ardından öfkesi bana döndü.
"Neden Zeynep neden? Duygularımı anlayıp dalga mı geçmek istedin?"Titreyen elimi eline uzattım.
"Hayır Akif"
Parmaklarım tenine değer değmez ateşe değmiş gibi irkilerek çekti."Hiçbir şey bildiğin gibi değil. Beni bir dinle "
"Ne bildiğim gibi değil? Tamam Adamın soyadı seninkinden farklı.. Gerçi bu şekilde ağabeyin olmadığını anladım." Kaşlarını çattı. "Adam evine geliyor hatta... "
Gözlerime garip bir ifadeyle baktı.
"Hatta seni kıskanıyor. Bana anlatman gereken onca zaman varken şimdi anlatman hiçbir şeyi değiştirmez. Beni o serseri kocanın yanında göz göre göre küçük düşürdüğün gerçeğini değiştirmez. "
Konuşmama izin vermeyecek kadar öfkeliydi. Hızlı bir karar verdim ve beni itip itmemesi umurumda olmadan elini tutup koltuğa doğru onu çekiştirdim. İlk başta bana izin vermese de aklı o kadar karışıktı ki kolayca çekebildim.Pes etmiş gibi çökünce bende yanına oturdum ama nerden başlayacağımı bilmediğimden gözlerim zeminde gezindi durdu. Bir kaç dakika sonra Akif iç çekerek ayağa kalkmaya yeltendi.
"Dur anlatacağım!" diyerek engel olmaya çalıştım. Başımı kaldırıp göz göze geldiğimiz de kahverengi gözler yandaş bir örtü gibi örtündü üzerime. Duygularını daha fazla incitmemek için anlatmaya mecburdum ama sadece bununla sınırlı değildi.
Bir yanım gitmesini istemiyordu. Buna şaşırdım. Çünkü yalnızlıktan hiç yoksunmazdım. Aksine severdim. Onun ne farkı vardı?Sabırsızca derin bir nefes alınca ellerimi birleştirip avuç içi izlerimde göz gezdirdim.
"Onun adı Eymen yani... Batur'un babası" dedim sıkıntı içinde.
Yan gözle ona baktığımda sakince oturmuş biraz önce ki öfkesinin yerinde yeller esen bir halde buldum ve bu da çözülmemi sağladı.
"Halen evli değiliz"
İki elini açarak "Sen ve o" diyerek sanki doğru kelimeleri bulamıyormuş duraksadı. Derin bir nefes alarak "Yani.. Yani hiç birbirinize benzemiyorsunuz" Zorla kurduğu anlamsız cümle de 'Senin gibi mükemmeliyetçi bir psikopatın, onun gibi bir serseriyle ne işi oldu? ' Sorusu saklıydı. Derin bir nefes alarak yıllar sonra ilk defa içimi döktüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oğlum İçin
General FictionÇocuğun için en fazla ne yapabilirsin? Mesela boşandığın kocana geri dönebilir misin? Sabah işe diye yollayıp haftalarca elin yüreğinde haber beklediğin kocan, yaşadığını sadece dava dilekçesi ile bildirse? Bu ciğersiz adama, yıllar sonra geri dön...