BÖLÜM-23/ Part (3)

21K 1K 444
                                    

Kapı trajikomik bir  gıcırtıyla açılırken korku filmi izler gibiydim.  Çocuksu bir tarafım arkamı dönüp kaçmamı emrediyordu ama tırnaklarını geçirerek canhıraş çığlıklarımı görmezden gele gele üzerime giydirilen kişiliğe inat öylece durdum ve kabansız üzerim yüzünden buz tutan ellerimle Batur'un sıcak elini sıkarak güç almaya çalıştım.

Aralanan kapıdan başını uzatan yirmili yaşlarının sonundaki iri gözlü esmer bir kadın "Kimsiniz?" diye sorunca dudaklarıma toplanıp ama yuvarlanmayan kelimelerin gazabıyla kalakaldım.

Ne denirdi ki?

Kadın aşırı kavisli kaşını kaldırarak aralığı iyice açıp, dışarı doğru çıkınca yutkundum.

Bir insan evine girmek için ne derdi? Kim kendi evine girmek için kendini tanıtırdı ki?

Kadının bakışları Batur'a düşünce "B-ben" diye kekelememin nedeninin üşümemden mi yoksa ruhumda ki zelzelerden mi emin olamamıştım.

Kadın ince dudakları gerginlikle sıkınca onun görünmemesi imkansız olan karnına baktım.

Ev üzerinde hak sahibi ve hamile..

O hiç tanışmadığım gelinimiz olmalıydı.

Acaba hangi ağabeyimin karısıydı?

"Evet, siz?" diyen kadınla derin bir nefes alarak "Zeynep" dedim.

Durup düşünmesinden anladım, ismimin bu evde pek sık geçmediğini. Bir dakikalık düşünmenin ardından büyük gözleri iyice açıldı ve şaşkınlıkla soludu.

"S-sen?" derken şimdi onun sesi titriyordu.

Ardına kadar açık kapıyı uzanıp yarıya kadar kapattı.

"Aslan abi çok kızacak." diye kendi kendine konuşmasını duymamazlıktan geldim ve gözleri üzerime döndü. İstemeye istemeye biraz geri çekilerek buyur etti.

Kapıdan geçtik ve eğilip Batur'un montunu çıkarttım.

Kadın elimdeki montu alarak "Buradan" dediğinde kendi evimi bilsem de başımı sallayarak onu takip ettim ve hemen girişteki misafir alanına elini kaldırarak buyur etti.

Eski, kadife koltuklar halen duruyordu. Dudaklarım kısacık bir an kıvrıldı. Çocukken parmaklarımı üzerine sürerek şekiller çizerdim. Tek kız çocuğu olmanın getirisiyle yalnız başıma  üzerine çıkar ayaklarımı aşağı sallayarak oyuncaklarımla oynardım. Yine aynı koltuğa yöneldim ve üçlü koltuğa geçip oturdum. Batur'u da yanıma çektiğimde elime değen kumaşın tanıdıklığıyla derin bir nefes aldım.

Aynı anda kadında soluklandı ve  ona döndü gözlerim. O da ne yapacağını bilmiyormuş gibi öylece suratıma bakıyordu.

Göz göze gelince siyah gözlerini kaçırarak "Şey... Şey" diye bocaladı. Onu kurtaran ve benim kalp atışlarımı nirvanaya çıkartan zille tuhaf atmosfer dağıldı. Kadın karnını tutarak tekrar kapıya ilerledi ve derin, beyaz çiziklerle dolu tahta kapının kilidini çekip kapıyı açtı. Poşet sesleriyle cesaretimi toplayıp başımı kaldırdığımda üç erkek bedenini ve ellerindeki poşetleri seçtim.

Kadın poşete uzandığında, adam başını kaldırdı ve seçebildiğim Melih abim kızarcasına bakıp, başının üzerinden öptü ve ayakkabılarını çıkartarak biraz önce benim önünde duraksadığım vestiyerin önüne poşetleri bırakarak montuna uzandı. Arkasından Serdar ve Ömer abim içeri girdi.

Serdar abim Ömer'e çocukken olduğu gibi yine bulaştığını belirten yaramaz tonlamayla "Kesin maç Galatasaray' da. O kadar eminim! Hatta kupon falan mı yapsaydım?"diyerek dürttüğünde Melih abim montunu asıp poşetleri tekrar alarak içeri girdi ve gayri ihtiyari içeri dönen gözleri üzerime değdi. Önce başını önüne eğdi. Ardından duraksayarak tekrar başını kaldırıp irice açılmış gözlerle öylece bana baktı. Dumura uğramış gibi elindeki poşetin bir tanesi düşünce arkasından gelen iki abim de durdu ve şimdi üç çift göz üzerime mıhlandı.

Oğlum İçinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin