Normal yazıyorum. Dram diyorsunuz. Biraz mizah katıyorum. Saçma diyorsunuz. Aa, ben ne yapayım canım :) Yaranamadık iyi mi :)
Şaka bir yana gidişatı farklı düşündüğünüzü biliyorum. Benim kitaplarım da bu niye bilmiyorum hep geçerli. Hep duyduğum bir şey.. Ama üzülmeyin. İlerisini sizi tatmin edeceğine inanıyorum. Çünkü ben okur gözünden bakmaya çalışarak yazıyorum. Bu genelde böyle olur.
Paragraf yorumlarımız silindi.
Düzenlemede bir nokta koysanız ne yazık ki bu oluyor..Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın. Bu beni teşfik ettiği için ne kadar destek görürsem o kadar hızlı bölüm geliyor..
Seviliyorsunuz ❤️
Keyifli okumalar..
*
Aklından geçen düşünceler kadar yalnızdır insan. Aynı hızda, aynı tüm çıplaklığıyla.. Dilden dökülenden farklıdır zira..
Biraz kirli, biraz açık, biraz umutlu geçer dimağından. Ancak tek bir farkla; dürüstüğüyle iz bırakır ardında.
Eymen'den;Bir insan tam olarak ne zaman büyür? On? On beş? Yirmi?
Geçmişe dönüp bakıyorum da altı yaşımda büyümüştüm.
Dünyanın birbirinin kopyası insanların dolu olduğunu biliyordum. Aslında öğrenmesi çok da zor değildi. Güldükleri şeyler aynıdır, hayat felsefeleri birbirinden ayrı gibi dursa da o bile aynıdır.
Her şey zevk ve ihtiyaç üzerine kuruludur.
Yemek yiyebilmek için çalışmalısın zira bu senin ihtiyacındır. Damak zevkine uyan daha güzel yiyecekler için daha çok çalışmalısın ama ne yediğin? İşte o zevktir. Kimi acı sever kimi sos, kimi et..
Fakirde de böyledir, zenginde de. Hırsızda da böyledir, emekçide de..
Bir şey karşılığında kazanırsın.Ruhunda ki açlıkta böyledir. Bu açlık için seversin. Sevdiğinden daha çok zevk almak için dokunur, dokunursan kendin için değil onunla olmak için yaşarsın. Bu döngü böyle devam eder.. Kavramların veya daha fazla örneklerin bir önemi yok.
Bu döngünün kurbanı insanların arasında yaşayan bir nevi kafes fareleri gibi hayata devam ederiz.
Kafesimiz dünyadır. Çıkamazsın, kaçamazsın. Labirentleri geçmek zorundasın.Yaşamak ve savaşmak zorundasın.
Tüm bunları küçük, gösterişli yurdun, çimli bahçesinde öğrendim.
Herkes yurtların yıkık dökük olduğunu zanneder, değildir.
Göz göre göre dayak yediğimizi zanneder. Değildir. Açlıkla savaşırız zanneder, değildir.Bunlar görünür yüzü değildir.
Kilolarca et, sebze gelir. Çeşit çeşit oyuncaklar, kıyafetler gelir.Bazı zenginler vardır. Sofistike mekanda büyük, kalabalık sofrasında adını düzgün okumayı başlarsa bile ne manaya geldiğini bilmediği yemekleri yerken, lokmanın boğazlarına takıldığı insanlar vardır. Aslında kendi de bilir boğazına takılan nimet değil vicdan olduğunu..
Türlü baharatlar ve soslarla marinize edilmiş küçük bir parçası için değil. Yanında yemeği öldürmesin ya da kilo yapmasın diye ekmek yemezken, onu bulamayanları varlığıyla küçücük bir an rahatsız hisseder ama geçer. Ne de olsa bu vicdanı susturacak çok güzel bir paravan vardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oğlum İçin
Ficción GeneralÇocuğun için en fazla ne yapabilirsin? Mesela boşandığın kocana geri dönebilir misin? Sabah işe diye yollayıp haftalarca elin yüreğinde haber beklediğin kocan, yaşadığını sadece dava dilekçesi ile bildirse? Bu ciğersiz adama, yıllar sonra geri dön...