BÖLÜM 4/AHESTE RUHUM

51.6K 1.8K 81
                                    

İnsanlar plan yaparken Tanrı yukarıdan gülümser.

(Alıntı)

Bir güne çalar saatin beynimde vızıldamasıyla uyandıysam, bu benim nezdimde hareketli bir günün habercisiydi. Öyle de olmuştu.

"Kalite kontrol departmanına daha dikkatli olmalarını söyler misiniz? İmhaya çekilen ürünlerin hepsini bilmek istiyorum. Hasar tespit tutanağı ile birlikte her salı ve cuma rapor halinde sunsunlar"

Uzanıp bir çift goloş alırken Hediye hanımın hızlı hızlı not alışına gülümsedim. Saçlarının bir teli bile dışarıya çıkmaya cesaret edemeyecek kadar sıkıca arkadan toplanmıştı. Üzerinde tek bir kırışıklık bile yoktu. Kırklı yaşlarında bu kadının bir çok gençten daha atik olduğunu da söylemeliyim.  Her şeyden öte düzenli bir kadındı. Bu da benim dilimden anlıyor demek oluyordu.

Ayakkabıma geçirdiğim goloşlara bir bakış atıp, yandan bir çift daha alarak, hediye hanıma uzattığımda gözleri kocaman açılarak bana baktı.
Beni canavar falan mı sanıyorlardı?

Hızlıca elimden alınca arkamı dönüp, deponun ağır kapısını iterken."İşlerine karışmamız Akif beyi güncendirir mi?" diye sordu.

Her seferinde beni ürkütmeyi başaran depoya bir bakış attım. Yüksek raflar üzerime yığılacakmış gibi tedirgin oluyordum. Tabii ki güvenlik önlemleri alınıyordu ama yedi metrelik raflara tona  yakın ürünler yerleştirildiği için aralarından geçerken, bunu pek hesaba alamıyordum.

Etrafta göz gezdirirken Hediye hanıma bakmadan cevapladım. "Sıkıntı yapmaz."

İşçilerin arasından geçerken, hepsi göz ucuyla bakıp işine devam etti. Bunu yadırgamadım. Bize saygı duymak zorunda hissettikleri için duyuyormuş gibi yaptıklarını düşünüyordum. Asıl saygı kendi yanında aynı alın terini dökerek çalıştığı mesai arkadaşına yönelikti. Gerektiği gibi.. Aralarında tabii ki iki yüzlü olanlarda vardı. Ancak yalakalardan  hoşlanmam ve açıkcası benim işçilere saygım büyüktü. Bedenen çalıştıkları için bu strafor kutularına ömürlerinden veriyorlardı. Bu yüzden yukarı da zam konusunu ne kadar gündeme getirsem de  piyasaya paralel gidiyorduk. Bunu yapmaya da bir anlamda zorundaydık. Ülke olarak memleketimizde terazi değişmişti. Memura işçi terazisi.

Abimin eskiden anlattığına bakılırsa önceler de memura kız bile verilmezmiş, şimdi ise işçiye.. Devran değişiyor, insanlar bir şekilde uyum sağlıyordu işte.
Yine de ister yerin kırk kat dibinde ki madenciler olsun, isterse  canla başla üretimde çalışanlar olsun, işçinin emeği memurdan büyüktü. Ya da benim için böyleydi, bilmiyorum.

"İş sağlığı ve güvenliği kurallarına yönelik hareket etmediklerini düşünüyorsanız eğer  onları uyarabiliriz."
Baktığım gruba tedirgin bir bakış atmıştı.

"Hayır, gayet verimli çalışıyorlar. Bir kural ihlaline rastlamadım."
Uğultulu depoda sağa dönüp, elinde ki cihazla ürün sayımı yapan gençten bir çocuğa doğru ilerlediğim de eğildiği kutudan başını kaldırıp, saçlarını geriye itti ve o an benim kendine doğru geldiğimi görünce gerilerek kutunun yanında dikeldi.

"Kolay gelsin"

"Sağolun?"
Gülümsedim. Sorarcasına cevaplaması akıllıcaydı.

"Zeynep hanım dün akşam saatlerinde kaza yapan tır hakkında bilgi topluyor. Bize yardımcı olması için Mehmet beyi arıyoruz."
Hediye hanım kısa özet geçerken Mehmet ismi beni gerdi. Sanırım Menekşe doğru söylüyordu. Her beş kişiden biri Mehmet olabilirdi.

Oğlum İçinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin