Üstten, karşındakini ezen bakışlar..
İnsanı değersiz ve böcek gibi hissetmesini sağlayan psikolojik baskı..Aynı eski Zeynep'in kandırılmış hayatının devamı gibi..
Her yeni adımım da geçmişin silik izini takip ediyor gibiydim.
O yalnız ve çaresiz Zeynep'e gider gibi..
Onu her gördüğüm de bir tokat daha atıyordu geçmiş.
Geçmiş?
Geçmiş hiç geçmemiş diyene ne kadar da gülerdim. Böyle ergenlik kokan bir laf olur mu derdim.
Öyleymiş!
Her yeni gün geçmişe bir anı olarak devam ediyor hayatım. Bir döngü içinde.. Laneti kıramadığım, ardımda bir gölge gibi beni takip ettiği sürece..
Yine yalnız ve çaresiz kalmaya beş kala geçmiş yine çelmesini takarak eskiye uzattı. Beni şimdi içine düştüğüm yalnızlıktan yine geçmişin kurtarması da hayatın ironisi değil de neydi.
O kokmuş otel odasında Batur'u bırakıp çıktığım gün hayat bana zeytin dalını uzattı. Yalnızlığımın bir nebze dindiği ama yine çaresizlik dolu günü gözlerim şimdi ki zaman da, eski odam da olsa da beynim çoktan geçmiş rüzgarına savrularak gardını aldı.
Kader, Soğuğun üzerime işlediği kaldırımı yetersiz görmüş gibi bir şimşek çaktı. Başımı arkaya atıp simsiyah gecenin örtündüğü gökyüzüne baktım. Tekrar çakan bir şimşekler gökyüzünde beliren gri ışığa gözlerimi diktim.
Korkutucu bir güzellik...
İç çektiğim sırada yanağıma bir damla yağmur düştü. Ardından filmleri aratmayacak kadar yağmur yağmaya başladı.
Gülümsedim.Hızla caddeyi döven yağmur sesleri arasında yüzümü yıkayıp üzerime damlayan suya gülümsemeye devam ettim.
Sert bir rüzgar esti ve ıslanmış bedenimi buza kesti. Yine de gülümsedim. Yere düşen damlaların sesi ruhuma huzur doldurdu.
Eğer ardımda bırakacağım biri olmasaydı. Bu şekilde burda ölmek isterdim. Huzurluydu, ölümü isteyecek kadar..Sokakta koşan birinin sesini duydum ama etrafa sıçrattığı suların sesine dönüp bakmak istemedim. Belkide bu anı bozmak istemediğimden.. Bir kaç söyleme tekrar koşma sesleri git gide yaklaştı ve "Sen manyak mısın güzellik! " diyen güzel sese istemeye istemeye başımı indirdim. Kalp şeklinde yüzüne sapsarı saçları yapışmış ve maskarası yanaklarıma kadar siyah şeritler halinde akmış kıza baktım.
"Zatüreden ölmek istemiyorsan koş!" diyerek hışımla yüzünde ki saçları itip önümden geçti. Bir kaç adım sonra benim hareket etmediğimi anlayınca durup omzunun üstünden bir bakış attı.
"Huu? Kızım duymuyor musun beni?"
Huzurum kaçmıştı. İç çekerek ayağa kalkıp önünden geçtim ve yağmur boyunca caddede ilerlemeye başladım. Arkamdan koşup yetişen kızla öfkeyle iç çektim.
"Aracım ileride istersen seni evine bırakabilirim. " diyen kızla histerik bir kahkaha attım.
Kızın kocaman açtığı gözleriyle deli olup olmadığımı sorguladığına yemin edebilirdim..
Tekrar adımlarımı hızlandırıp onu arkamda bırakmayı denerken suyun oluşturduğu gölcüklerden atlayarak - ki her birinde bir çığlık atıyordu- tekrar yetişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oğlum İçin
General FictionÇocuğun için en fazla ne yapabilirsin? Mesela boşandığın kocana geri dönebilir misin? Sabah işe diye yollayıp haftalarca elin yüreğinde haber beklediğin kocan, yaşadığını sadece dava dilekçesi ile bildirse? Bu ciğersiz adama, yıllar sonra geri dön...