İyi okumalar...
Eve gidince gördüğüm manzara karşısında İlayda ve Eren hakkında sevinsem de kusuyormuşum gibi yaptım. Birlikte film izliyorlardı. "Tolga nerede?" diye sordu Eren. Masanın üzerindeki hamburgere saldırıp "Bilmem" dedim. İlayda filmi durdurup "Nasıl bilmem ya? Onunla beraber değilmiydiniz" dedi. Ağzımdakileri yutup "Evet ama bana dediklerinden sonra ben çıktım o da bi şey demedi" dedim ve kalan parçaları da ağzıma attıktan sonra kalkıp odama gittim. Merdivenlerde "Ses yapmayın" diye bağırdım sırıtarak. Odama gidince hemen üzerimi değiştirip şarkı açtım ve esneme hareketleri yapmaya başladım. Yarım saat sonra yoruldum ve yere bağdaş kurup oturdum. Odaya İlayda girince bakışlarım ona döndü. Üzgün gibiydi. "Ne oldu?" dedim. Hiç bir şey demeden benim gibi yere oturdu ve hızlıca bana sarıldı. Kardeşimdi işte, tanıyordum onu. Gelen hıçkırık sesiyle kollarımı daha sıkı sardım ve "İyi misin minik kelebeğim" dedim. Biraz sakinleştikten sonra benden ayrıldı. Halıya bakarak "İyi değilim" dedi. Ellerini tuttum ve "Ne oldu?" dedim. Kızarık gözleriyle bana bakıp "Beni aldatmış şerefsiz!" dedi. Sinirli gibi davranıp "Ve sende onun için göz yaşı döküyorsun?" dedim. Ona şerefsiz derken bile canının yandığını biliyordum. Ama böyle yaparsa kendi kaybeder. "Lanet olsun ki, evet" dedi. Mutlu olması için bir sürü yöntem söyledim ama hiç birini kabul etmedi. "Parka falan gidelim hava alırsın" buna da hayır anlamında bir ses çıkartınca "Ne yapalım içelim mi?" dedim hafif sinirlice. Biraz düşünüp kafasını sallayınca "Saçmalama yarın okul var" dedim. Dudaklarını büzünce kalkıp bakkala gittim ve beş altı tane bira aldım.
Ben henüz birinciyi yeni bitirirken İlayda üçe geçmişti. "Bak kusarsan sana bakmam" dedim. Hafiften sarhoş olmaya başlıyordu ve saçma sapan şeyler yapmasından korkuyordum. "Bir şey soracağım" dedi. Biraz biramdan içip "Sor" dedim. Sarhoşluğun verdiği etkiyle sırıtıp "Tolga'yla nasıldınız? İyi anlaştınız mı?" dedi. Gözlerimi devirip "Neden bana, evde kalmış kızına koca arar gibi davranıyorsun" dedim. Ciddi gibi durup "Çünkü evde kaldın" dedi ve kahkaha attı. Hafifçe koluna vurdum. Susup "Eee cevap?" dedi. Omuz silkip "Anlaşamadık" dedim. Gözlerini devirip "Aslında çok ortak yönünüz var ama fark etmiyorsunuz işte" dediğinde bu sefer ben kahkaha attım. "O sarıyla ortak yönümüz var? Asla inanmam" dedim. Meydan okurcasına kaşlarını kaldırıp "Öyle mi? Bir, ikinizde aşırı inatçısınız. İki, hıza aşıksınız. Üç, çok hırslısınız. Dört, ikinizde sevdiğiniz birine zarar gelince gözünüz dönüyor. Örnek; sen, benle kavga eden kız burnumu kanattı diye kızı ve yanındaki yelloz arkadaşını hastanelik etmişti. Tolga da ilk tanıştığımızda Eren'in annesine küfür etti diye bir çocuğu dövmüş" dedi. Eren'in annesi iki yıl önce ölmüştü ve en hassas noktasıydı. Sonra sırıtıp "Dip not: Çok yakışıyorsunuz" dedi. Hızlıca ayağa kalktım ve "Tamam yeter bu kadar sen baya dağıttın" dedim. Neden beni bu sarıya yamamaya çalıştığını anlamamıştım. Onu yatağına yatırıp odayı topladım ve telefonumu alıp yatağa yattım. Eren'in instagramına girip Tolga'nın hesabını buldum. Tamam kabul, yakışıklıydı. Ama bundan bana ne? Yavaş yavaş uyku bastırırken telefonumu şarja takıp kendimi uykuya bıraktım.
Sabah alarmdan on dakika sonra uyandım ve hemen kısa bir duş alıp dişlerimi fırçaladım. Odama gidip giyindim ve hızlıca saçlarımı kuruttum. Kahvaltı etmeden İlayda'nın odasına not bırakıp evden çıktım. Kapıda Eren ve Tolga'yı görmeyi beklemiyordum. Önce gözleri kızarık olan Eren'in yanına gidip sert bir tokat attım ve "Bu İlayda'yı ağlattığın içindi" dedim ve Tolga'nın yanına gidip soğuk bir şekilde "Günaydın" dedim ve arabasına bindim. Ne? Okula geç kalıcam otobüsle gidemem. O da arabaya binip "Trip mi atıyorsun" dedi ve arabayı çalıştırdı. "Sana trip atacak kadar yakın değilim bir. Ve iki! Sadece okula geç kalacağım için bindim arabana" dedim. Oflayıp "Dün sadece şaka yapmıştım" dedi. Ona dönüp "Bak sadece Eren'i uzun zamandır tanıyorum bu yüzden sana biraz güveniyorum çok şey yapma yani hala sarışınsın" dedim. Sırıtıp yola odaklandı. Okula gelince "Teşekkürler bıraktığın için" dedim ve arabadan indim. Gitmeden cama dönüp "Eren'e de söyle kendini İlayda'ya affettirsin yoksa onu çok kötü yaparım" dedim. Okula girince Sibel hocanın gelmediğini öğrendim ve geri okuldan çıktım. Biraz sahile gidip denizin kıyıya vurmasını izledim. İşte İstanbul'un en güzel yanı. Yanıma bir çocuk geldi. Bana bir kağıt verip koşarak gitti. Kâğıtta arkana dön yazıyordu. Yavaşça arkama dönüp gördüğüm kişiyle çığlık atıp boynuna sarıldım. "Yalçın!" deyip daha sıkı sarıldım. "Naber çirkin ördek yavrusu" deyip saçımı karıştırdı. Sahte bir sinirle gözlerimi kıstım. Sonra kendiliğimden yumuşadım. "İyiyim de neredesin sen? Ne kadar özledim seni" dedim. "Boş ver anlatırım. Neden okulda gitmedin?" dedi. Omuz silkip "Hoca yokmuş" dedim. Beraber sahilde yürürken aklıma bir anımız geldi "Yalçın hatırlıyor musun bir kere sahile gelip kaykay sürerken sen denize düşmüştün" deyip güldüm. Bu arada Yalçın benim abim. Yani teknik olarak abim değil ama ben abim gibi görüyorum. Biz İlayda ile küçükken parka bi adam bize doğru gelirken biz korkudan titriyorduk. Adamın ne yapmak istediğini sanırım anladınız. O sırada Yalçın gelerek adamın kafasına taş atmıştı ve beraber kaçmıştık. "Hiç güzel bir anı değildi." dedi ben gülerken o somurtuyordu. Biraz dolaşıp eve gittik. İlayda'nın halini görünce bağırdı çağırdı. Kim üzdü falan filan.
Akşam yemeğine makarna ve çorba yaptım. Sonra mutfak camına gözüm kaydı. Eren dışarda bizim eve bakıyordu. Yanında Tolga'da vardı. Tolga ona bir şeyler söylüyordu ama Eren onu takmayarak bizim eve bakmaya devam etti. Sonra mutfak camına bakınca beni gördü. Gözlerindeki çaresizliği görünce dışarı çıktım. Hava soğuktu ve onu dışarıda böyle bıramazdım. Tamam kardeşimi üzmüştü ama sonuçta benim de arkadaşımdı. "Eren buradan gitmeniz lazım Yalçın burada seni görürse çok kötü olur" dedim. Eren, Yalçını tanıyordu. Ama yerinden bile kımıldamadı. Tolga "Yalçın kim?" diye sordu. Ona dönüp "Abimiz yani çocukluktan bir arkadaşımız abimiz sayılır" dedim. Eren'in buradan gitmeyeceğini anladığımda gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve "Bak İlayda'yı getireceğim ama konuştuktan sonra gideceksin tamam mı?" dedim. İlayda'yı getireceğimi duyduğunda gözleri parladı. Hızlıca içeri gidip İlayda'ya olayı anlattım. Hırkasını giyip benimle geldi. İlayda'yı Eren'in yanına bırakıp Tolga'yı çekiştirdim. Biz Tolga ile bizim evin kapısındaydık. "Umarım barışırlar" dediğinde ona dönüp "Aldattıysa onu çok fena yaparım" dedim. Tolga da bana dönüp "Biz Eren'e şaka yapmıştık" dedi. Sinirle soluyup sertçe itledim "Ne dedin sen? İkisi de ne haldeler!" diye bağırdım. İlayda ve Eren de bize döndü. Kaşlarını çatıp "Bağırma! Herşeyi Ahmet piçi ayarladı" diye o da bağırdı. Bir adım yaklaşıp "Çok adi bi arkadaşsın" dedim yine bağırarak. İkisi de yanımıza geldiler. İlayda'ya bakıp "Her şeyi bu ve bunun arkadaşı yapmış. Eren seni aldatmamış" dedim. Onlar aralarında konuşurken Tolga kulağıma eğilip "Bana bağırıp hakaret etmenin cezasına hazır ol" dedi. Gözlerimi devirip "Ne kadar kortum" dedim ve eve girdim.