Alın size karne hediyesi!
Derslerim bitince hızlıca üzerimi değiştirip okuldan çıktım. Kapıda Tolga'yı beklerken bir araba sesi geldi. Yerdeki bakışlarımı kaldırıp ani frenle duran Tolga'nın arabasına diktim gözlerimi. Arabadan inip "Naber?" dedi. Sadece 'İyi' deyip arabaya binebilirdim ama başta Melis olmak üzere bir çok kız Tolga'ya yapışmak için fırsat kollarken hızlıca yanına gidip "İyi" dedim ve iki yanağından öptüm. Kulağına "Sakın çaktırma, arabada anlatırım" dedim. Şaşkınca arabaya binince ben de bindim. Hızlıca caddeye girince "Neden böyle bir şey yaptın?" deyince yutkunup düşündüm. Bilmiyorum! Harbiden ben neden böyle bir şey yapmıştım? Omuz silkip "Bilmem" dedim. Tamam çok saçma ama ne yapayım bir an içimden öyle geldi. "Bilmem ne ya? Melis çok sinirlenmiştir" dediğinde sertçe ona döndüm "Siz sevgili misiniz ki sinirlensin?" dedim sesimi yükselterek. Yüz ifadesi anında değişti ve bana bakıp "Bunu söylediğimde sinirleneceğini biliyordum" dedi. Trafik yüzünden çok yavaş ilerliyorduk ve bana bakmaya devam etti "Peki sen neden sinirleniyorsun? Biz sevgili miyiz?"
Pislik benim lafımı çevirip bana söylemişti "Hayır, sadece Melis'i sevmiyorum" dedim. Şu andaki hislerimi anlatmak istesem tam olarak anlatmam imkansız. Sanki içimde bir ses var, bana Tolga'ya olan hislerimi anlatıyor ama ben duymuyorum. Duysamda söyleyemiyorum, anlatamıyorum. Arkadaş? Hayır! Sevgili? O da değil. Belki ufak bir hoşlantıydı, belki büyük bir aşk...Yarım saat sonra lunaparka gelmiştik. Arabadan inip etrafıma göz gezdirdim. "Ya, teşekkür ederim" deyip sarıldım. En son geçen sene İlayda ile gelmiştik ve ben lunaparkları çok severim. Ondan ayrılıp koşarak lunaparkın içine girdim. Bi anda yanımda Tolga belirdi "İlk neye binelim?" diye sorduğunda gözlerim etrafı taradı. Gördüğüm hız treni ile Tolga'yı oraya çekiştirdim. Nereye götürdüğümü anladığında "Vay, hız treni demek" dedi ve görevlilerden bilet aldı. Trende en öndeydik ve ben heyecanla bekliyordum. Tren çalışınca vücudumda dolaşan adrenalini artık zirvede hissediyordum. Yükseldikçe yükseldi ve en sonunda hızlıca aşağı inerken kahkaha atıyordum. Tolga'ya baktığımda gülümsediğini gördüm. Ellerimi havaya kaldırıp daha da eğlendim. Trenden indiğimizde ikimizde gülümsüyorduk. Korku tüneline doğru ilerlerken "Neden buraya geldik" dedim. Ellerini cebine koyup "Gösteri öncesi iyi gelsin, rahatlatsın diye" dedi. Korku tüneli o kadar da korkunç değildi ama yine de eğlendim. Pamuk şeker satan standı görür görmez "Pamuk şeker alalım mı? Alalım mı pamuk şeker?" dedim hızlı hızlı. Kocaman bir kahkaha attı ve "Bazen beş yaşındaki bir çocuk olabiliyorken bazen nasıl kırk yaşındaki biri gibi olgun olmayı başarıyorsun" dedi. Omuz silkip "Ben aslında hep beş yaşındaki çocuğum. Beni tanıdıkça öğreneceksin" dedim ve göz kırpıp standa gittim. En büyüklerinden olan bir pamuk şeker alıp yemeye başladım. Ağzımdakini bitirip "Sen almayacak mısın?" dedim. Gülümseyip bana yaklaştı "Çok fazla sevmem ama, çok ısrar ettin" dedi. Ben anlamadan pamuk şekerimden ısırırken karşı tarafından yedi. "Hayvan neden benimkini yiyorsun" dedim ve pamuk şekerimi korumak için geri çektim. Kahkaha attığında ben de gülümsedim. "Beni takip et" dedi. Ona yetişerek yanına geçtim. Hatıra fotoğrafçısı vardı. "Fotoğraf mı çekineceğiz?" dedim heyecanla. Başını salladığında sevinçle koluna girdim. Beyaz fonun önünde yanyana durduk. Benim bir elimde pamuk şeker vardı. Diğer elimi Tolga'nın omzuna koydum. O da bir elini belime sararak bana bakarken adam birinci fotoğrafı çekti. İkinci biraz bizden habersizdi. Tolga benim pamuk şekerimden yerken ben adeta evlat acısı çeker gibi pamuk şekerime bakıyordum. Üçüncü fotoğrafta ise birbirimize çok yakındık. Aslında biz poz vermeye çalışıyorduk ama sonra tolga kollarını belime sarınca birbirimize gülümserken çekilen bir fotoğraftı. Adamdan fotoğrafları aldık ve parasını verip dolaşmaya başladık. Ben yürürken fotoğraflara bakıyordum. Bu çocukta onu bana çeken bir şeyler var ama ismi henüz içimde saklı. Bankların birine oturduğumuzda telefonu çaldı. "Efendim? Melis! İyi sen? Bilmem olabilir" deyip bana baktı. Hani numarasını vermemişti! "Tamam, tamam görüşürüz" dedi ve telefonu kapattı. Ona dönüp "Hani ona numaranı vermemiştin" dedim. Bana bakarak "Vermedim za- bir dakika bundan sana ne?" dediğinde sinirle gülüp "Bana ne?" diye onu tekrarladım. Ayağa kalkıp tekrar "Bana ne" dedim. Yapmacık olduğu belli olan gülümsemeyle "Evet, sana ne" dedi. Elimdeki fotoğrafları yere fırlatıp "Böyle güzel bir günün içine sıçtığın için teşekkürler!" diye bağırdım. Bir kaç kişi bize döndü. Pamuk şekeri çöpe atıp lunaparkın çıkışına yürümeye başladım. Kolumu tutup kendine çevirdi "Ne bu tripler Aybüke? Melis dediğimde bağırmaya başlıyorsun, sinirleniyorsun" dedi. Kolumu sertçe çekip onu itledim "İstediğini yap tamam mı! İstersen git onun yanına! Umrumda bile değil, ayrıca 'BANA NE' ki!" diye bağırdım. Hızlı adımlarla çıktım oradan. Hemen telefonumdan İlayda'yı aradım. Çünkü bu sebepsiz sinirimi bir tek o yatıştırabilirdi. "Efendim Aybüş'üm" diyerek açtı telefonu. Sinirli halimle "Dışarda mısın?" dedim. Sesi hafiften değişti ve "Sahilin yakınlarındaki Starbucks'tayız Eren'le" dedi. Derin bir nefes alıp verdim ve "Tamam ben birazdan oradayım bekleyin beni" dedim ve konuşmasına izin vermeden telefonu kapatıp yürümeye başladım. Zaten sahile çok uzak değildim. Çok geçmeden Starbucks'a girip kendime sert bir kahve aldım ve bizimkilerin yanına, dışarıya çıktım. Kahvemi sertçe masaya koydum. "Sakin olun sayın bal baldızım" dedi Eren. Ona tepki bile vermeden masaya oturdum. "Ne oluyor ya" dedi İlayda. Sonunda bütün sinirimi kusmuştum "Şu sarı çocuk cidden artık çok fazla sinirimi bozuyor. Güzel bir şeyi bile mahvediyor. Sinirimden gidip oyabilirim o mavi gözlerini" dedim. İlayda sırıtırken Eren "Bak, ben bu mavi gözlerle İlayda'yı tavladım. Yani onun gözlerini oyarsan kısmeti kapanır" dediğinde sinirle "Bi sen eksiktin yani. Bi sen eksiktin!" dedim. Kahvemden hızlı içtiğim için hafifçe boğazım yansa da tepki vermedim. Biraz sohbet ettikten sonra daha doğrusu Eren ve İlayda sohbet ettikten sonra kalktık. Eren İlayda'yı eve bıraktı sonra ben İlayda'ya haber verdim ve Eren'le gizli yerimize gittik. Hani bütün arkadaşların, kankaların bi gizli, özel yeri olur ya işte bizim de vardı. Aslında çok gizli değildi ama neyse. Sahil yolunun yanında yıkık bir ev vardı ve biz dertleşmek için Eren'le hep oranın çatısına çıkardık. "Anlat bakalım" dediğinde ayaklarımı aşağıya sarkıttım "Ben bilmiyorum. İçimde bir karışıklık var. Ve lanet olsun ki bunun sebebi Tolga. Ne oldu bilmiyorum ama bir şeyler değişti" dediğimde kahkaha attı. Ona ne var dermiş gibi baktım "İlk başta ben de İlayda'ya böyle karmaşık şeyler hissediyordum." dedi. Aşağı bakarak "Çok komik cidden" dedim. Ciddileşip "Bence her şeyden emin olduktan sonra gidip ona açılmalısın. Belki o da sana karşı boş değildir" dediğinde ben güldüm. "Ya içimde sadece ufak bir his var dedim sen bizi sevgili yaptın" dedim. Sırıttı "Bence o his o kadar da küçük değil"
Yeni bölümü yarın yüklemeye çalışacağım öptüm😘