İyi okumalar canlarım...
Heyecandan titreyen bacaklarımla ileri geri yürüyordum. Tolga kolumu tutup "Aybüke sakin ol sınavı geçemezsen bir şey kaybetmezsin. Bu kadar stres yapma" dedi. Başımı salladım.
"Haklısın bir şey kaybetmem ama"
"Aması falan yok o sınavı kazanacaksın kazanamazsan da bir şey olmayacak"Sıkıca sarıldıktan sonra ismimin söylenmsiyle sahneye gittim. Hadi bakalım!
İlayda'dan;
Sınavım çok güzel geçmişti ve muhtemelen kazanmıştım. Eren'in boynuna atladım ve sıkı sıkı sarıldım. "Görünüşe göre sınavın güzel geçmiş ha prenses?" dedi Eren. Gülümseyerek "Evet harika geçti. Herkes bitince liste asacaklar" dedim. Yanımıza hızlıca Tolga geldi. "Ben acilen eve gidiyorum Aybüke'ye söylersiniz" dedi ve bize fırsat vermeden koştu. Arkasından bakarak "Allah Allah ne oldu ki?" Dedim. Eren yutkunup "Yoktur bir şey gel biz Aybüke'nin yanına gidelim" dedi. Bu bir şeyler biliyor ama şimdi sırası değil.Aybüke yanımıza gelip "Çok iyi geçti ya" dedi. Gülümseyip "Benimki de süper geçti" dedim. Gözleri etrafı aradı ve "Tolga nerede" dedi. Eren hemen "Bir işi varmış evde" dedi. Eren'e kısa bir bakış atıp Aybüke'ye geri döndüm "Koşarak gitti" dedim. Kaşlarını çatıp "Ben üzerimi değiştireyim bi" dedi ve soyunma odasına gitti. On beş dakika sonra çantasını koluna takarak çıktı. "İlayda ben Tolga'ya ulaşamıyorum bi gidip bakayım sen benim sınav sonucumu öğrenir misin?" dedi. Başımı sallayıp "Bir şey olursa haber ver biz burdan direkt eve geçeriz" dedim. Başını sallayıp bana sarıldı ve hızla çıktı.
Aybüke'den;
Taksiye evin adresini verip tekrar aradım ama açmadı. Aklıma gelen kötü düşünceleri kovup yolu izlemeye başladım. Eve gelince kapının açık olduğunu görmemle "Abi sen beni bir dakika bekler misin?" dedim. Kötü bir şey olduysa taksiye binip gidebilelim diye. Belki de çok evham yapıyordum. Kapıya iyice yaklaştım. Etrafa göz gezdirip eve girdim.Tolga... Bir kadın... Ben bile öpmeye kıyamazken Tolga'yı rahatça öpen bir kadın...
Tolga beni görünce hızla ayrıldı. Dolan gözlerimle ona bakarken "Aybüke" deyip bana doğru bir adım attı. Bir adım geri çıkıp "Yaklaşma!" diye bağırdım. Titreyen dudağımla "Ben, nasıl benimle oynadığını anlamadım ki?" dedim ve arkama dönüp taksiye doğru yürümeye başladım. Kolumu tutup beni kendine döndürdü "Aybüke yemin ederim seninle oynamadım. Sen yanlış anladın manyağın teki o kız" dedi. Kaşlarımı çattım ve gözyaşlarımı serbest bırakıp sert bir tokat attım. Kolumu kurtarıp hemen boynumdaki kolyeyi çıkarttım. Bağırarak "Bitti Tolga! Bitti!" dedim. Kolyeyi yere fırlatıp taksiye bindim. Adama bizim evin adresini verip daha çok ağlamaya başladım. Benimle resmen oynamış! Kendi zevki için koşa koşa gelmiş!
Çalan telefonumu kapatıp koltuğa fırlattım. Yol boyunca aklıma geldi o iğrençliği. Eve gelince adama parasını verip indim. Kapıyı anahtarla açıp koşarak İlayda'ya sarıldım. Daha fazla ağlayarak artık kendimi bıraktım. İlayda "Aybüke ne oldu? Aybüke cevap versene" dedi sürekli ama cevap veremeden sadece ağladım. Bir süre sonra biraz sakinleşip "Tolga'yı başka bir kızla bastım" dedim. İlayda şaşkınca Eren'e baktı. Eren kaşlarını çatıp yanıma geldi. Elini sırtıma koyup "Yanlış anlamadığına emin misin" dedi. Sinirle onu ittirip "Öpüşmelerini nasıl yanlış anlayabilirim? Söylesene!" Diye bağırarak üzerine yürüdüm. Birşey söyleyemediğinde İlayda "Aybüke kolyen nerede?" Dedi ona dönüp "O kolye de Tolga da yok artık benim hayatımda!" Dedim ve odama çıktım. Aynanın karşısına geçip "Eski Aybüke olma zamanı geldi. Ruhsuz, gülümsemeyi unutmuş ve erkeklere asla güvenmeyen. Eski Aybüke olma zamanı kesinlikle geldi." dedim kendi yansımama. Gözlerimi silip Tolga'dan önceki buz Aybüke kılığıma büründüm ve simsiyah giyinip evden çıktım. Deniz kıyısına gidip denize taş atmaya başladım. Kafamı dağıtmak için on beş yirmi dakika boyunca boş boş taş attım. Sonra Eren yanıma geldi. "Böyle stres atamazsınız bayan" dedi. Son kez taş atıp ona döndüm. "Öneriniz nedir beyefendi" dedim. Ellerini cebine sokup "İçmek yada spor salonu" dedi. Ben de ellerimi ceketimin cebine sokup "İçmek daha can alıcı geldi" dedim. Beraber önce bakkala girip bira ve atıştırmalık aldık. Gizli yerimize gidip denize baka baka iki şişe devirdik. Hafiften uyuşan beynimle biraz çikolata yiyip tekrar birama gömüldüm. Sonra "Yeter bu kadar yoksa ben sarhoş olacağım" dedim. Eren son yudumunu içince bu eski evden çıktık. Bizim sokağa girince kapıda duran Tolga'yı fark ettim. Anahtarımı çıkartıp hızlıca kapıya gittim. Kolumu tutup "Aybüke nolur beni biraz dinle" dedi. Kolumu çekip anahtarla kapıyı açtım. Hızla içeri girerken o da benimle birlikte girdi. "Evimden çık!" dedim. Eren kapıda bizi izliyordu. Sanki bir şey olsa hemen gelecekmiş gibi. "Beni dinleyene kadar hiç bir yere gitmiyorum"dediğinde ev telefonunu elime alıp "Hemen gitmezsen polisi arayacağım" dedim. Ellerini açarak "İstersen askeri birliği ara beni dinlemeden, bu kolyeyi takmadan hiç bir yere gitmiyorum!" dedi. Telefonu yerine bırakıp "Neyi anlatacaksın o kızı nasıl öptüğünü mü? Yoksa benimle nasıl oynadığını mı?" Dedim. Koyulaşmış mavileriyle "Seninle oynamadım o kızı da ben öpmedim. Sana önceden bi ilişkim olduğunu söylemiştim. Kız piskopat! Beni bulmuş bir şekilde. Eve geldiğini söylediğinde göndermek için gittim. Bi anda dudağıma yapıştı. Sonra zaten sen gördün" dedi. Kollarımı göğsümde birleştirip "Zırvalaman bittiyse git evimden" dedim. Dudağını yalayıp "Ben anlatamıyorum galiba. Ya da sen anlamak istemiyorsun. Bu kolyeyi takmadan ben bir yere gitmiyorum" dedi. Elindeki kolyeyi alıp yere fırlattım ve dolan gözlerimle üzerine basıp "Ben ilk ve tek aşkım, umudum olduğunu sanmıştım ama sen ilk ve son olansın bundan sonra bana aşk haram. Bi daha kendimi oyuncak gibi hissetmek istemiyorum." dedim. Bir adım geri çıkıp "Şimdi defol evimden!" diye bağırdım. Gözünden bir damla yaş aktı. Yavaşça yere eğildi. Yerdeki kolyeyi aldı ve boynuna takıp yavaşça dışarı çıktı. Bir süre sonra Eren "Bende artık gideyim. İyi geceler" dedi ve gitti. Ne zaman geldiğini bilmediğim İlayda "Ben yukarıdayım konuşmak istersen gel" dedi. Salonda tek kalınca kapının yanındaki camdan dışarı baktım. Tolga arabasına yaslanmış bana bakıyordu. Sertçe perdeyi çekip sırtımı yasladım. Cidden kendimi kullanılmış gibi hissediyordum ve hiç mutlu değildim.
Birden gelen gök gürültüsü ile yerimde sıçradım. Biraz sonra da sağnak yağmur başladı. Camdan Tolga'ya baktım. Hiç bir şey yapmadan bana bakıyordu. Ve gerçekten çok ıslanıyordu. Unutmak için mutfağa gittim ve kendime kahve hazırladım. Salona döndüğümde camdan baktım ve hala ıslandığını gördüm. Dayanamayıp kahvemi masaya bıraktım ve kapıyı açıp terliklerle dışarı çıktım. "Arabana binip evine git gerizekalı" dedim. Ben şimdiden sırılsıklam olmuşken onu düşünemiyorum. "Sen bu kolyeyi takmadan hiç bir yere gitmiyorum" dedi. Ellerimi belime koyup "Ben o kolyeyi takmayacağım!" dedim. Yaslandığı arabadan doğrulup "O zaman bende bir yere gitmeyeceğim!" Dedi. Sinirlenip "Ne bok yersen ye hastalıktan geber inşallah" dedim ve eve girdim. Hemen üzerimi değiştirip kahvemi içtim ve yatağıma yattım.
Valla bunu nasıl toparlayacağım bilmiyorum. Olayları iyice karıştırdım. Sonumuz hayrolsun!