İyi okumalar...
Zarfı açarken İlayda "Aybüke" diye seslenerek yanıma geldi. Ona döndüğümde elinde aynı benim elimde olan zarftan vardı. "Onu nerede buldun" dedim. Koltuğa oturup "Makyaj masamda. Sen?" dedi. Zarfın içinden kağıdı çıkartıp "Sehpanın üzerindeydi" dedim. İlayda'da zarfı açıp kağıdı çıkarttı. Yutkunup seslice okumaya başladım.
"Çirkin ördek yavrusuna;
Öncelikle bunu okuduktan sonra salak gibi ağlama sakın. Bir daha dönmemek üzere bir yere gidiyorum. Ama gitmek zorundayım çünkü ben gitmesem size bulaşacaklar. Kimler diye sorma, boşver. Bana ulaşmak isterseniz, hiç bir şekilde ulaşamazsınız. Sakın kendinizi yormayın. Size güveniyorum, yine kendi ayaklarınız üzerinde durabilirsiniz. Bu arada doğum gününe daha iki hafta var ama yine de iyi ki doğdun çirkin ördek yavrusu.
-Yalçın" deyip suratıma soğuk ifademi takındım. İlayda çok duygusal olduğu için hemen gözleri dolmuştu. Sonra o kağıdı açıp okumaya başladı "Prensese;
Sakın ağlama prenses sakın! Ben ikinizede çok güveniyorum. Zaten bir senedir ben yoktum. Nasıl çabalayıp düzen kurmuşsunuz. Dikkat edin kendinize. Bu arada Eren mevzusunu hala unutmadım. Barışmışsınızdır siz ama ben yine de söyliyeyim. Görüşürüz prenses.
-Yalçın"
Yanıma gelip bana sarıldı. Can içim ağlarken ben sadece dolan gözlerimi tutuyordum. Benden ayrıldığı zaman bir kaç damla gözyaşı aktı benden izinsiz. Kapı çaldığında bi umutla koştum. Kapıyı açtığımda karşımda Tolga vardı. "Aybüke iyi misin?" dedi bana yaklaşırken. Kendimi daha fazla tutamadım ve parmak uçlarımda yükselerek kollarımı boynuna dolayıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Onun da kolları belime dolanınca başımı boynuna gömüp daha çok ağladım. Yavaşça eve doğru girerken hala sarılıyorduk. Kendimi daha iyi hissedince ayrıldım. Kapıyı kapatıp koşarak odama çıktım. Kapımı kilitleyip sırtımı soğuk duvara dayadım. Daha önce bizden ayrılınca işleri olduğu için İzmir'e gitmişti. Ama şu an nerede olduğunu, ne yaptığını bilmiyordum. Ve... Bir daha geri dönmeyecekti.İlayda'dan;
Tolga'dan ayrılınca koşarak yukarı çıktı. Aybüke çok fazla ağlamazdı. Ağladığı zaman da kimse onu görmesin isterdi. Çünkü ağladığında zayıf biriymiş gibi hissederdi. Tolga bana yaklaşıp "Ne oldu?" dedi. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim ama bir işe yaramadı sürekli yenileniyorlardı çünkü. "Yalçın, gitti. Nereye gittiğini bilmiyoruz ve" deyip sustum. Derin bir nefes alıp "Bir daha dönmeyecekmiş" dedim. Şu an kardeşime ihtiyacım vardı "Sen geç otur" dedim ve yukarı çıktım. Aybüke'nin kapısını açmaya çalıştığımda açılmadı. "Aybüş'üm? Minik kelebeğim? Yapma böyle bak. Tamam ben de mahvoluyorum ama" deyip sustum. Aması falan yoktu. İkimizde mahvolmuştuk. Üçümüz kardeştik. Ama o bizi bırakıp gitmişti."Aması yokmuş değil mi?" diye boğuk bir ses geldi içeriden. Derin nefesler alarak "Aybüke böyle yapınca geri gelmiyor. Gel içeride oturalım, konuşalım aç şu kapıyı" dedim. İçeriden ses gelmeyince çaresizce aşağıya indim.Aybüke'den;
İlayda gelip konuşmuştu ama hiç bi işe yaramamıştı. O da biliyordu gözyaşlarım durunca çıkacağımı. Yanağım artık ıslanmıyordu. Ayağa kalkıp kapının kilidini açtım. Yavaşça aşağı indim. Sadece Tolga vardı "İlayda nerede" dedim tıkalı burnumla. Omuz silkip "Eren'le beraber. Dışarıdalar" dediğinde başımı sallayıp yanına oturdum. Bana dönüp "İyi misin?" dedi. Halıya bakarak "Değilim" dedim. Sırtını koltuğa yaslayıp o da halıya baktı "Yemek yapalım mı? Hem kafanı dağıtır hem de ben çok açım" dediğinde sırıttım. Sonra kalkıp mutfağa gittim. Dolaptan makarna çıkarttım. "Makarna mı yapacaksın?" dedi burun kıvırarak "Hayır. Köri soslu makarna yapacağım" dedim. Makarnayı yaptıktan sonra soğurken sosu hazırlamaya başladım. Köri kutusunu eline alıp avcuna biraz döktü. "Vay be! Şu tozdan efsane bir sos çıkıyor" dedi. Sonra avcuna üfledi ve bütün köri suratıma geldi. Tolga kahkaha atarken mutfak masasından pul biberi alıp başından aşağı döktüm. Kahkaha atma sırası bendeydi. Tezgahın en köşesindeki unu alıp üzerime gelirken ben de geri geri gidiyordum. Unu birden suratıma atınca ayağım bir şeye takıldı. Ben yere kapaklanmayı beklerken bir çift kol belimi sardı. Ben mavi gözlerine odaklanırken "Keşke biraz daha geç gelseydik" diye bir ses duydum içerden. Tolga hemen beni kaldırıp kollarını çekti. Eren mutfak kapısındaydı ve bize sırıtıyordu. "Şey, benim ayağım takıldı da ondan yani şey oldu. Ah ne saçmalıyorum ben!" diye salak gibi konuştum. İlayda mutfağı görünce "Ya siz bir daha bir araya gelmeyin" dedi ve kabanını çıkartıp salona gitti. Eren "Bi koku var" dedi. Biraz havayı koklayıp Tolga ile birbirimize baktık "Köri sosu!" dedik ikimizde. Ben hemen ocağı kapatıp sos tavasını lavaboya koydum ve suyu açtım. Tolga masaya oturup "Bi makarna yiyelim dedik iyi ki ya" dediğinde suyu kapatıp "Makarna hala duruyor açsan ye" dedim ve içeri gittim. İlayda koltukta oturmuş boş boş bakıyordu. Yanına gidip oturdum ve başımı omzuna koydum. "İyi misin?" dedim. Pürüzlü sesiyle "Değilim" dedi. Sonra hafifçe öksürüp boğazını temizledi ve "Sen?"dedi. Sırıtıp "Ben de değilim" dedim. İkimizde bir anda birbirimize sarıldık. Kardeştik işte, anlıyorduk birbirimizi.
Pazartesi;
Sabah alarm sayesinde uyandım. Hemen kalkıp duş aldım. Saçımı kurutup İlayda'yı uyandırdım. Odama geri çıkıp üzerimi değiştirdim. Çarşamba günü dönem sonu gecesi vardı. Önce müzik sınıfındakiler sahneye çıkacaklardı. Sonra resim sınıfı resimlerini sergileyeceklerdi. En son ben çıkacaktım sonra zaten bir bir buçuk saat dj olacaktı eğlenecektik. Plan buydu.Aşağıya tekrar indiğimde İlayda'nın da hazır olduğunu gördüm. İlayda kahvaltı ederken bende internetten sipariş ettiğim gösteri elbisemi düşünüyordum. Yani eğlencede giyeceğim, yoksa balerin kıyafetim var yani. "Hadi çıkalım Erenler gelmiş" dedi İlayda. Başımı salladım. Kapıya gidip ayakkabılarımı giydim ve hemen dışarı çıktım. Artık alıştığım için direkt Tolga'nın arabasına bindim. Eren ve İlayda'yı beklemeden yola çıktık. Yolda sessizlik vardı. Ama Tolga bu huzuru böldü "Neden Melis'e telefon numarımı vermedin?" dedi. Seslice yutkunup ona döndüm "Verdim" dedim.
Sıçtık Cafer bez getir.
"Peki neden yanlış numara verdin" dedi. Bakışlarımı kaçırıp "O yanlış duymuş. Hem sen nasıl öğrendin" dedim. Güldü ve "İnstagramdan mesaj attı" dedi. Sinirle kaşlarımı çattım "Orospu" diye mırıldandım. Tolga "Efendim?" dedi. Sahte bir gülüşle "Yok bir şey" dedim. Okula vardığımızda aklımdaki soruyu sorabildim "Sen numaranı verdin mi?" dedim. Başını hayır anlamında salladığında derin bir nefes verdim. "Çıkışta seni bir yere götüreceğim, hazır ol" dedi. İnerken "Tamam" dedim. Okula girip İlayda'ya 'Ben geldim çıkışta Tolga ile bir şeyler yapacağız beni bekleme' diye mesaj attım. Soyunma odasında üzerimi değiştirip Melis'in yanına gittim. "Tolga ile konuşmuşsunuz" dedim. Telefonundan başını kaldırıp "Evet, bana yanlış numara verdiğini de öğrendim" dedi gözlerini kısarak. Sonra kaşlarını kaldırıp "Sen nereden biliyorsun konuştuğumuzu" dedi. Gülüp "Biz her şeyi birbirimize söyleriz tatlım" dedim. YALAN!
Tolga'ya hiç bir sırrımı vermemiştim ve hiç mesajlarımı söylememiştim ama çaktırmayın. Sibel hoca gelince biraz ısınma hareketi yaptık. Sibel hoca "Arkadaşlar Aybüke'nin Çarşamba günü sergileyeceği dansı ilk siz göreceksiniz. Lütfen oturun" dedi. Ben sibel hocanın yanına gittim ve bizimkilere dönüp "Bu dansı tamamen kendim kurguladım" dedim. Müzik başlayınca ben de dansıma başladım. Müzik bitince bir ayağımın üzerinde bitirdim. Bizimkilerden bir alkış tufanı kopunca gülerek yanlarına gittim.
Yeni bölüme gün veremiyorum ama yakında gelir.