21. Bölüm

182 20 0
                                    

Bin okunmayı baya geçmişiz. Herkese teşekkür ederim. Güzel yorumlarınız, güzel mesajlarınız beni çok mutlu ediyor. Sizin için bomba bir bölüm yazdım.
İyi okumalar...

El ele sahilde yürürken yanımıza küçük bir çocuk geldi. Bana gül uzatıp "Sevgililer gününüz kutlu olsun" dedi. Tolga'ya bakınca "Ben ayarlamadım" dedi. Gülü alıp çocuğun eline bir miktar para sıkıştırdım. Çocuk mahçupça "Para istemem abla saol" dedi. Gülü çantama koyup "Olsun sen al yinede" dedim. Çocuk gülümseyerek gidince Tolga yanağıma öpücük kondurdu "Merhametli balerinim" dedi. Gülü tekrar elime alıp bakışlarımı ona çevirdim. Yürüyerek eve dönünce kapıda Tolga'ya sarıldım. "Teşekkür ederim" diye mırıldandım. O da "Teşekkür ederim" deyince şaşırarak "Sen neden teşekkür ediyorsun ki?" diye sordum. Boynuma minik bir öpücük kondurup "Hayatıma girdiğin için. Benim olduğun için" dedi. Gülümseyerek ondan ayrıldım. Eve girip camdan gidişini seyrettim. Yavaşça odama çıkıp üzerimi değiştirdim ve hafif olan makyajımı silmeden yatağa girdim. Sabah uyanınca İlayda'nın odasına gittim. Yatakta oturur pozisyondaydı ve başı yere doğru eğikti. Yere bakınca kustuğunu fark ettim. "İlayda" diyerek yanına gittim. Tekrar öğürüp içindekileri çıkartınca saçımı aşağıdan hızlıca topladım ve lavaboya gitmesine yardım ettim. O klozete eğilmiş içindekileri dökerken havlu ve temiz kıyafet çıkarttım. Ayağa kalktığında saçını topladım ve suyu açtım. Yüzünü ve ağzını yıkadıktan sonra ona uzattığım havlu ile ağzının etrafını ve yüzünü kuruladı. Bir kolumu omzuna koyup "İlayda iyi misin tatlım" dedim. Başını salladığında yatağa oturtup pijama üstünü çıkartıp uzun kollu giydirdim. Eşofmanını verecekken tekrar öğürerek lavaboya koştu. Kaşlarımı çatıp ofladım ve çalan telefonumu açtım "Günaydın benim güzel sevgilim" dedi Tolga. Lavabodan gelen öğürme sesleriyle gözlerimi kapatıp "Tolga biz bu gün okula gitmeyeceğiz İlayda rahatsızlandı" dedim. Sesi anında değişti "İyi mi?" dedi. Başımı salladım ve gözlerimi açıp "Sayılır. Eren'e bir şey söyleme okula falan gitmez o şimdi çıkışta söylerim ben" dedim. Ufak bir sessizlikten sonra "Tamam ben hallederim onu. Görüşürüz" dedi. Cevap vermeden kapattım ve hemen İlayda'nın yanına gittim. "Doktora gidelim mi kuzum" dedim. Başını kaldırıp "Hayır gerek yok ben uzanayım biraz geçer" dedi. Yatağına götürüp eşofamanını verdim "Bak bunu giy ve uzan hiç bir şey yapma ben şimdi sana güzel bir kahvaltı hazırlarım bide nane limon falan yaparım hiç bir şeyin kalmaz" dedim ve anlına öpücük kondurup hızla mutfağa indim. Güzel bir kahvaltı hazırlayıp tepsiye koydum. Annemi arayıp nane limon tarifi aldım ve hemen hazırlayıp onu da tepsiye koydum. Odaya girdiğimde İlayda baygın bakışlarla yatıyordu. "Kalk bakalım prenses" dedim. Tepsiyi kucağına koyup "Bir şeyler ye ve şunu da iç hiç bir şeyin kalmayacak" diye ekledim. Yavaş yavaş yerken içimde daha fazla tutamadığım soruyu sordum "İlayda bana anlatmadığın bir şeyler olabilir mi?" dedim. Bana bakıp "Ne gibi" dedi. Ayağımla ritim tutarak "Eren'le bir şey yaşamadınız dimi. Hani yoksa" derken lafımı böldü "Saçmalama Aybüke!" dedi. Rahatlayarak nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim. Kahvaltıdan biraz daha yedi ve "Ben doydum" dedi ve tepsiyi kenara koydu. Nane limonu göstererek "O bitecek" dedim. Kaşlarını kaldırıp "Aybüke midem bulanıyor içemiyorum" dediğinde yanına gidip tepsiyi makyaj masasına koydum ve nane limonu alıp yanına oturdum. "Şunu bitirmezsen aşağı iner üşenmeden tekrar aynısını yaparım hem de senin kocaman kahve kupanı dolduracak kadar çok yaparım ve onu içmek zorunda kalırsın" dedim. Hızlıca elimden bardağı alıp büyük iki-üç yudum içti. Gülümseyip yatakta bağdaş kurdum. Yarısını bitirince "Aybüke vallaha içemiyorum bu daha çok midemi bulandırıyor" dediğinde gözlerimi devirip "İyi tamam bi yudum daha al götüreyim" dedim. Sevinçle bir yudum alıp bana uzattı. Bardağı alıp tepsiye koydum ve aşağı indim. Mutfaktaki işlerini halledip yine İlayda'nın odasına gittim. O telefonuyla oynarken ben sürekli ona bakıyordum. Yüzünde en ufak bir değişim olsa bile kusacağını anlıyordum çünkü. On dakika sonra telefonu kapatıp yatağa iyice yayıldı ve gözlerini kapattı. Nefesimi dışarı üfleyip bende oturduğum sandalyede gözlerimi kapattım. Yaklaşık iki saat boyunca hiç bir problem olmadı. Ama sonra öğürme seslerini duyunca gözlerimi açtım. İlayda yine lavabodaydı. Yanına koşup elime havlu aldım. Biraz sonra yüzünü yıkadım ve havlu ile sildim. Klozet kapağının üstüne oturttum ve "İlayda bence hastaneye gidelim durduk yere bu kadar kusman normal değil. Üşüttün desek, böyle olmazsın sen. Bence başka bir şey var. Erkenden gidelim doktora." dedim. Başını sallayıp "Abartma Aybüke bir şeyim yok" dedi. Oflayıp "İyi sen bilirsin" dedim. Sonra aklıma gelen şeyle yanına gidip ateşine baktım. Ateşi yoktu, olsaydı bir şeylerden falan zehirlendi derdim ama başka bir şey vardı. Akşama kadar bi kustu bi yemek yedi falan akşam Eren ve Tolga gelince hastaneye gittik. Biz dışarıda beklerken doktor acilde İlayda'yı kontrol ediyordu. Hastane koridorunda volta atarken doktor yanımıza geldi. Elindeki dosyayı kapatıp "İlayda hanımın yeme bozukluğu var. Yani hiç sağlıklı şeyler yemiyor, öğünlerini atlıyor. Artık midesi iflas etmiş. Eğer biraz daha böyle devam ederse çok daha kötü şeyler olabilir. Ben size bir diyetisyen eşliğinde liste hazırlatayım. Bu gece burada kalsın. Geçmiş olsun" dedi. Ben rahatlayarak nefesimi üflerken Tolga teşekkür etti. Stresten sarılaşmış yüzüne baktıktan sonra Eren'e sarıldım. "İyiymiş çok şükür" dedim. Eren "Bana haber vermediğiniz için hala sinirliyim. Sonra görüşeceğiz" dedi. Gülümseyip ondan ayrıldım. Sonra "Aslında bi ara çok korktum seni arayacaktım ama arayamadım işte" dedim. Tolga yanımıza gelip "Tamam korkmayın geçti işte" dedi. Sonra ben İlayda'nın yanına gittim. Hemşirenin getirdiği yemeği yedirdikten sonra Eren'i çağırdım. Onları yanlız bırakmak için Tolga ile bahçeye çıktık. Bahçede yürürken "Günün nasıl geçti" dedim. Ellerini cebine sokup "Normal" dedi. Durup ona döndüm "Senin canın bir şeye mi sıkkın" dedim. O da durdu ve "Yoo yorgunum sadece" dedi. Kaşlarımı çatıp kollarımı birleştirdim. "İyi" dedim ve yürümeye devam ettim. Sabahtan beri hiç bir şey yememiştim ama hiç de canım istemiyordu. Zaten İlayda ile uğraşmaktan bir şey yapmamıştım. Biraz daha dolaşıp hastaneye girdik. Eren dışarıda bekliyordu. "Noldu" dedim. Yutkunup "Yine kustu hemşireler lavaboya götürdüler ilaç vereceklermiş" dedi. Elimi anlıma koyup gözlerimi kapattım. Sonra Eren "Bu arada sen gün boyu hiç bir şey yememişsin İlayda söyledi. Gidip bir şeyler ye hemen" diye ekledi. Gözlerimi açınca bana bakan Tolga'ya "Ne var" dedim. Dudaklarını yalayıp "Gel baş belası" dedi ve belimden tutarak beni hastane kantinine götürdü. Ben onu masada beklerken adımın söylenmesi ile kapıya döndüm. Kapıda gördüğüm Mertle sadece ayağa kalktım. "Parti gecesinden sonra hiç görüşemedik. Bide sen bayılınca daha çok merak ettim" dedi yanıma gelip. Sahte bir şekilde gülümseyip "İyiyim merak etme." dedim. İçtenlikle gülümseyip "Neden hastaneye geldin?" dedi. Tolga'ya kısa bir bakış atıp hala kasada olduğunu gördüm. Mert'e dönüp "İlayda biraz rahatsızlandı da o yüzden geldik" dedim.  Kaşları anında düştü "Geçmiş olsun. İyi mi?" dediğinde Tolga yanımıza geldi ve tostu masaya koyup elimi tuttu ve "Evet iyi git artık" dedi. Mert ellerimizi görünce gözündeki ışık söndü. Hüzünlü bir şekilde gülümseyip "Sonra görüşürüz" dedi. O giderken ben de "Görüşürüz" diye sessizce mırıldandım. Tolga sertçe elimi bırakıp masaya oturdu. Ben de yavaşça oturup "İyi olduğuna emin misin?" dedim sakince. Ayağıyla ritim tutarken "İyiyim dedim ya Aybüke" dedi. Tostu kenara itip "Bana bağırma Tolga!" dedim. Ritim tutmayı bırakıp "Tamam bağırımıyorum! Sende sürekli sorma" dedi ve sesini daha da yükseltti. "Bana bağırmayı kes! Sana insan gibi soruyorum, neyin var diyorum cevap vermek yerine bana bağırıyorsun!" dedim ve ayağa kalkıp bahçeye çıktım.

Sizce Tolga'ya ne oldu? Neden böyle davranıyor? Düşüncelerinizi yazın bakem. Hadi öptüm hepinizi 😘😘😘

Aşkın Gölgesinde  (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin