Evet bence bir hayali kitaba ihtiyacım vardı. İyi okumalar...
Her sabah olduğu gibi alarma beş dakika kala uyandım. Alarmı kapatıp, hemen aşağıya inip İlayda'yı uyandırdım ve mutfağa gittim. Kahvaltı hazırlarken ayıcıklı pijamaları ve normalde gözünde olması gereken ama başına bandana gibi taktığı üzerinde '5 dakika daha' yazan uyku bandıyla bir adet can içim duruyordu. "Beni sabah sabah uyandırmandan nefret ediyorum." dedi ve masaya oturdu. Gülüp "Kendimi nasıl affettirebilirim leydim" diyerek sordum. Sırıtıp "Bana bu akşam pizza ısmarlarsan affedebilirim" dedi ikimizde güldük. Ben kahveleri hazırlarken İlayda mısır gevreğini ve sütü çıkartmıştı. Hızlıca kahvaltımı edip odama çıktım. Siyah pantolonumu ve bordo renkli kazağımı giyip siyah deri ceketimi elime alıp İlayda'nın odasına gittim. "İlayda o elbiseyle bu havada götün donar söyleyeyim" dedim. Üzerine çiçekli o kadar da kısa olmayan bir elbise ve fileli çorap giymişti. Omuz silkip "Hiç bişey olmaz" dedi. Yatağına oturup "Bu gün alışverişe gideceğiz haberin olsun" dedim. Arkasına dönüp dudağını büzdü ve gözlerini pörtletti "Aybüke nolur beni peşinden sürükleme nolur" dedi. Ben bu haline sırıtırken "Eren'i çağır o taşısın hem eve de gelir konuşursunuz" dedim. Eren kelimesini duyunca gözleri parladı. Seviyor hem de deliler gibi. Zaten ben de dünya da bu kadar uyumlu sevgili olduğunu sanmıyorum. Çok tatlılar ve çok yakışıyorlar. Ama işte ben sapım. Yanlış anlamayın, halimden gayet memnunum zaten aşk bana göre değil.
"Olabilir" dedi. Ve aynaya döndü. "Ben ayakkabılarımı giyiyorum hemen gel" dedim. Başını salladı, kızaran yanaklarını görsemde bir şey demedim. Adı bile geçtiğinde böyle oluyorsa birbirlerine ne kadar aşık olduklarını ben bile tanımlayamam. Siyah ayakkabılarımı giyerken size hayatımı anlatayım...
Aybüke Pusat, 20 yaşıma gireceğim inşallah üç-dört hafta sonra. Konservatuar okuyorum. Bale... Benim İlayda'dan sonra tek ilacım. İlayda da konservatuvar okuyor. Ama o keman çalıyor. Eren, İlayda'nın sevgilisi mimarlık okuyor. Bu kadar hayatım, basit.
İlayda da gelip ayakkabılarını giyince telefonumu çantama atıp çantamı koluma taktım. Okula doğru yürürken. Eren'in arabası yanaştı yanımıza. Eren arabadan inip İlayda'ya sarıldı. Gözlerimi devirip arka kapıyı açtım ve çantamı içeriye bakmadan fırlattım. "Hey!" diye bir ses duyunca hızlıca arabaya binip karşımdaki sarışın çocuğa baktım. "Pardon" deyip çantamı kucağıma alıp kapıyı kapattım. Eren ve İlayda'yı beklerken çocuğa dönüp "Aybüke ben" dedim. Bana bakıp "Tolga" dedi sadece. Cama dönüp onu taklit ettim. Tolgo! "Kusura bakma kibar biri değilim" dedi. Kısa bi bakış atıp "Eren'in arkadaşı mısın?" diye sordum. Başını salladı. Sonunda bizimkiler binince yola koyulduk.
"Aybüke tanıştın mı Tolga ile?" Eren'in sesini duyunca başımı telefondan kaldırıp "Evet" diye mırıldandım ve telefonuma geri gömüldüm. Saniyeler sonra Eren ve İlayda kendi sohbetlerine döndüler. "Konservatuvar mı?" dedi. Kafamı kaldırıp "Efendim?" dedim. "Konservatuvar mı okuyorsun?" diye sordu. Başımı sallayıp "Evet, bale. Sen ne okuyorsun?" dedim. Telefonumu kapatıp çantama attım. "Mimarlık" dedi. Gülümseyip "Erenle oradan mı tanışıyorsunuz" diye sordum. "Hayır çocukluk arkadaşım" dedi. Sonra bizim okula vardığımız için sustuk. Arabadan inerken Eren "Çıkışta bizi bekleyin yemeğe gideceğiz" dedi. İtiraz edecekken İlayda'nın mutluluğu için sustum. Okula girip birbirimize sarıldık ve ayrıldık. Ben dans odasına giderken İlayda da müzik odasına gidiyordu. Önce soyunma odasına gidip çantamdan dolap anahtarımı çıkarıp dolabımı açtım. Antrenman kıyafetimi giyip pointlerimi giymeye başladım. Klasik bale yapıyordum ve bence bale insanın içindekileri dışarı vurmasının en iyi yolu. Dans ederek rahatlayanlardandım. İşim bitince çantamı dolabıma koyup kilitledim ve kilidi de dolabın altına koydum. İçeri gidince Gizem ve Melis'in yanına gittim. Biraz sohbet ettik. Hocamız gelince hemen sustuk.
Okul Çıkışı;
İlayda ile Eren ile Tolga'yı beklerken İlayda kolunu dürttü. "Ne?" dedim. Sinsice sırıtıp "Tolga nasıldı?" dedi. Gülüp "Nasıl?" dedim. Vücudunu iyice bana döndürüp "Hadi ama anladın. Yakışıklıydı kabul et" dedi. Bende ona dönüp hala gülerek "Evet yakışıklıydı" dedim. Bana sırıtarak bakarken ne yapmaya çalıştığını anladım ve "Ama bana ne yani? Allah sahibine bağışlasın" dedim. Gözlerini devirip önüne döndü. Ben kahkaha atarken okula iki tane araba geldi. Herkes arabalara bakarken birini tanıdım, Eren'indi. Peki diğeri? Arabadan Tolga inince merakım uçup gitti. Erenin arabasına yürürken İlayda beni durdurdu "Sen Tolga ile gidiyorsun canım" dedi. Gözlerimi kısıp ona kısa bi bakış attım ve Tolga'nın yanına ilerledim. Bize bakanlara "Ne var" dedim. Sonra arabaya bindim. Tolga da binince Erenlerden önce yola çıktık. "Naber?" diye sordu. Emniyet kemerimi takmaya çalışırken "İyi" deyip geçiştirdim. Cidden mi? Takılmıştı ve emniyet kemerini çekemiyordum. Ben de bırakıp önüme döndüm. "Ben de iyiyim sorduğun için çok sağol" dedi. Ona dönüp "Yanlış anlama ama sarışınları pek sevmem" dedim. Bana kısaca bakıp tekrar yola döndü ve "Beni tanısan seversin aslında, çok tatlı çocuğumdur ben" dedi. Gülüp önüme döndüm. O da gülümseyip hızını arttırdı. Sadece yolu izlemeyi düşünürken "Sohbetine de doyum olmuyor valla" dedi. Gülüp "Aslında konuşmayı çok severim ama tanıdıklarımla" dedim. Hafifçe boğazını temizleyip "Ben Tolga, Tolga Sarıtaş. Mimarlık öğrencisiyim ve piyano ve gitar çalmayı çok severim. Sesimde fena değildir ha" dediğinde kahkaha attım. Bende onu taklit ederek boğazımı temizledim ve "Aybüke Pusat, konservatuvar okuyorum. Baleyi seviyorum, klasik baleyi daha çok seviyorum. Ben hiçbir şey çalamıyorum ama sesim fena değildir" dedim. Gülümseyip başını sallayıp elini uzattı. Elini tutup sıktım ve bir kaç defa hafifçe salladıktan sonra geri çektim. Sonra radyoyu açtı. Müzikle beraber yola devam ettik. Bir kafe önünde durunca hemen indim. İlayda ve Ereni beklemeden içeri girince ben de onu takip ettim. Dörtlü bir masaya oturup onları beklemeye başladık. Baya bekledik ama gelmediler telaşlanıp İlayda'yı aradım. "Efendim" diyerek açtı telefonu. "İlayda neredesiniz ya?" dedim. Gülüşme sesi geldi ve "Bizim işimiz çıktı siz yemeğinizi yiyip gelin bizim eve" dedi. Gözlerimi kısıp biraz geriye gittikten sonra "Ne karıştırıyorsunuz siz?" dedim. "Canım biz tünele giriyoruz hadi bay bay" dedi. Sinirle "İlayda! İlayda bak mahfederim sizi valla. Alo?" deyip telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım. Kapatmış. Gözlerimi devirip sandalyede yayıldım ve menüyü elime aldım. "Ne olmuş" dedi Tolga. Menüden başımı kaldırmadan "Gelmiyorlarmış" dedim. "Benimle yanlız kalmak istediğini söyleseydin ben kabul ederdim zaten" dediğinde sinirle ayağa kalkıp menüyü masaya fırlattım "Ne diyorsun sen be!" deyip çantamı koluma takıp çıktım oradan. Arkamdan "Ya şaka yapmıştım" diye bağırdı. Ayak sesleri geliyordu ama umursamadan caddede taksi durdurmaya çalıştım. Yanıma gelip kolumu tuttu. "Şaka yaptım ya" dedi. "Şakaları hiç sevmem" dedim ve gelen taksiyi durdurdum. Beni geri itip adama devam etmesini söyledi. Bana dönüp "Bak sadece şaka yaptım ve cidden açım!" dedi. "Bana ne? Git ye" dedim. Oflayıp "Hiç seninle uğraşamam cidden, geliyor musun?" dedi. "Hayır" dedim. "İyi" deyip gitti. Normal bi kız olsa beni burada bırakıp gitti diye yaygara çıkartırdı ama ben takmayıp taksi bekledim. Sonuçta yeni tanıştığım biriydi. Umursamadan taksiye binip eve gittim.