İyi okumalar...
Ben pencereden dışarıyı izlerken İlayda Eren'in boynuna kollarını dolayınca Eren'de ellerini beline koydu. Ben seviç çığlığı atarken Yalçın geldi "Noluyo be" diyerek aşağı indi. "Yok bir şey" deyip perdeyi çektim. Yalçın yemek masasına oturunca çaktırmadan kapıyı açıp İlayda'yı çağırdım. İlayda gelirken arkadan Tolga 'Görüşücez' dedi ağzını oynatarak. Ona cevaben dilimi çıkarttım. İlayda hızla içeri girerken bende aynı hızda kapıyı kapattım. "Hadi ben çok açım" dedim ve yemek masasına sürükledim. İlayda ve Yalçın sohbet ederken telefonuma mesaj geldi.
'Akşama hazır olun bir yerlere gideceğiz' yazıyordu. Bilmediğim bi numara olduğu için;
'Sen kimsin be' yazdım. Bir iki dakika sonra 'Tolga' yazdı.
'Sen benim numaramı nasıl buldun ya'
'Gökten zembille indi'
'Gokton zombollo ondo 😒'"Dünya dan Aybüke'ye! Kimler konuşuyorsun kız" dedi İlayda. Telefonu kapatıp "Hiç" dedim ve yemeğimi yemeye başladım. Yemek bitince toplama işini Yalçın'a verdikten sonra üçlü koltukta uzandım. Sonra aklıma Tolga'nın mesajı gelince "Akşama bir yerlere gidecekmişsiniz git kıyafet seç" dedim. Saçmalamayın. Tabi ki gitmeyeceğim. "Nereye" dediğinde başımı hafifçe kaldırıp "Ne bileyim sevgili ne sor" dedim. İlayda fısıldayarak "Bağır bağır daha öteki mahalle duymadı" o dediğinde güldüm. Hemen telefonunu alıp Eren'i aradı. Telefonu kapatınca "Neden yalan söylüyorsun lan! Tolga ikimiz için de yazmış sana" dediğinde oflayıp ayağa kalktım "Aybüke otur bu konu konuşulacak" dediğinde iğrenir gibi baktım. "Tamam saçma oldu hadi gidip kıyafet seçelim" dedi ve koluma girip beni yukarı çekiştirdi. Ben ona gülerken beni kendi odasına yönlendirdi. "Bu akşam pantolon giymek yok!" dedi ve kapıyı kapatıp dolabın karşısına geçti. Kısa mavi bir elbise çıkarttığında "Saçmalama o bez parçacığını, bak parçacığını diyorum o kadar kısa yani, asla gitmem" dedim. Oflayıp yatağına fırlattı sonra siyah bir etek ve üzerine mavi bir bluz çıkarttı. Ben tam olur diyecekken "Bu kötü ya" dedi ve onu da yatağa fırlattı. Sonra bir elbise daha çıkarttı siyah bir elbiseydi "Bence bu güzel" dedim. Biraz düşünüp "Buna uygun çantam yok" dedi. Gözlerimi devirip yatağa oturdum. Sonra bir elbise çıkarttı. Bordo kadifeydi ve diz kapağımın çok az üstündeydi ve sol tarafında hafif bir yırtmaç vardı. "Nereye gidiyoruz da sen böyle kıyafetler çıkartıyorsun" dedim. Elbiseyi elime tutuşturup ayakkabı seçmeye başladı. Siyah bir ayakkabı çıkartıp "Bara" dedi. Biraz daha dolabı karıştırıp bana bir çanta fırlattı ve "Git giy şunları" dedi. Odama gidip elbiseyi giydim ve saçımı tarayıp salık bıraktım. Sonra ayakkabıları giyerken Yalçın aşağıdan "Kızlar beni uykum var yatıyorum" diye bağırdı.
Aslında güzel olmuştum. Sonra İlayda da geldi odama. Siyah deri bir elbise giymişti. "Hafif bir makyajla daha mükemmel görüneceksin" dedi. Ondan uzaklaşıp "Suratıma o çamur gibi olan şeyi sürmem" dedim. Gözlerini devirip "Onun adı fondöten ve ayrıca sadece rimel ve ruj sürücem" dedi. Rahatlayarak yanına gittim. Önce rimel sürdü sonra ruj seçmeye başladı. "Bence şu daha güzel olur" dedi kendi kendine ve bordo bir ruj sürdü dudağıma. Tamam kabul makyajla on kat daha güzel olmuştum. Telefonuma gelen mesajı İlayda alıp okudu "Aşağıdayız gelin hadi" diye sesli okudu. Telefonumu alıp çantama attım. Merdivenlerden yavaşça inip kapıyı açtım. Karşımda bana bakan bir adet sarışın bulmayı beklemiyordum. "Hayret kıza benzemişsin" dediğinde karnına dirseğimi geçirip "Kapa çeneni! Sırf İlayda için katlanıyorum bunlara" dedim. Belki biraz yalan söylemiş olabilirdim ama biraz. Beni yine arabalarına almayan Erİl çiftime küfrederek Tolga'nın arabasına bindim. Yolda giderken radyoyu açtım. Bu akşam sanki iyi bir şans varmış gibiydi üzerimde. Fark etmeden şarkıyı söylemeye başladım "He nows, dirty secrets that I keep. Does he know is killing me. He nows, he nows. Does he now anothers hands have touched my skin. I won't tell him where I've been. He nows, he nows, he nows" tam nakarat kısmı girecekken "İngilizce şarkı sevmem" deyip radyoyu kapattı gerizekalı sarı. Gözlerimi devirip camdan dışarı baktım. "Kaplumbağa gibi gidiyoruz biraz hızlan" dedim. Pek yavaş gittiğimiz söylenemezdi ama inat olsun diye öyle demiştim. "Memnuniyetle" deyip gaza yüklendi. Çok hızlı giderken istemeden yüzümde bir gülümseme oluştu. Sonra telefonum çaldı. "Ne var İlayda" dedim. Sesi değişik geliyordu yada tekerlek seslerinden ben öyle duyuyordum "Kızım biraz yavaşlasanıza" dediğinde telefonu kapatıp "Çok yavaşmışız, araba böyle mi sürülür diyor" dedim. Tolga sinsice sırıtım vitesi attı ve gaza daha çok yüklendi. Artık aşırı hızlıydık ve ben çok eğleniyordum. Aniden el frenini çekince boş yolda bir kaç defa çember çizdik. Arabadan inerken kahkaha attım. Biz gülerken Eren "Lan siz manyak mısınız" diyerek yanımıza geldi. Oflayıp içeri doğru yürüdüm. Demek ki bu sarı çocuk eğlenceliymiş. İçeriye göz gezdirirken biri belime elini koyup ittirerek masaya götürdü "Ne yapıyorsun be!" deyip elini çektim. "Adamlar yiyecekmiş gibi baktılar" dedi. Çok fazla takılmadım çünkü yarın cumartesiydi ve benim işim yoktu o yüzden bu gece eğlenicem!
Garson gelince İlayda ve Eren alkolsüz kokteyl söylediler. Ben alkollü herhangi bir şey dedim Tolga her zamankinden dedi falan filan. İçkilerimiz gelince İlayda "çok dağıtma" dedi. Elimle boşver der gibi yapıp "Yarın cumartesi okul falan yok hiç bir şey olmaz" dedim. Kolunu cimcikleyip "Yalçın var ama" dedi. Onu takmadan içkimden içtim. Tek eğlenen bendim bide biraz Tolga "Ya biz sizin barışmanızı kutlamaya gelmedik mi? Neden mal mal duruyorsunuz" dedim. Onlar beni tınlamayıp aralarında konuşurlarken sırtımı masaya yaslayıp dans eden insanlara baktım. Şu anda deli gibi dans etmek istiyordum ama tek başıma zevki kalmıyordu. Tolga'da sırtını masaya verip dans edenlere baktı.
"Dans edelim mi?"
"Dans edelim mi?"
İkimizde aynı anda söyleyince gülüp dans edenlerin yanına gittik. Biz eğlenirken İlayda ve Eren bize gülüyordu. Sonra Athena- Arsız gönül çıkınca ikimizde hem dans edip hem söylemeye başladık "Ben mesela uçarım mesala yerlere göklere sığamıyorum. Ben ben mesela uçarım mesela yine de senden kaçamıyorum" diye bağırıp girişi söyledik. Sahnede bi grup vardı ve şarkıyı canlı söylüyorlardı. Garson geçerken küçük şat bardaklarından ikişer tane alıp içtik. Sonra şarkıya devam ettik "Sen beni bilmezsin o kadar. Darılma bana, günahlarıma. Bir yalan koydum ben aklıma! Vurdular zincirlere beni, daldım kurtlar sofrasına. Bir yalan koydum ben aklıma, aklıma. Oooo fırtınalar esiyor. Arsız gönül iflah olmuyor!" gitar yeri gelince birer bardak daha içtik ve ben Tolga'nın elinden tutarak sahneye çıkardım. Şarkı söyleyen çocuk gülüp geri çekildi ve biz mikrafon başına geçtik. "Ayıp oldum yine sana, bu kader yolu üstünde. Yanlızlık, içiyorum. Bu sabahsız gecelerde. Senden vazgeçeni sevgilim sevdasız karakollarında, bir yalan koydum ben aklıma, aklıma!" deyip nefes almak için sustum ben. Tolga devam etti "Oooo fırtınalar esiyor" sonra ben dahil oldum "Arsız gönül iflah olmuyor. Oooo fırtınalar esiyor. Arsız gönül iflah olmuyor" dedik ve sustuk yavaş kısım başlamıştı. Ben başladım "Biliyor musun? Hala aklımda o sözler" dedim. Tolga "Yalanım da benle bu şarkıları söyler." dedi. Sonra birbirimize bakıp güldük ve "Ben mesela uçarım mesela yerlere göklere sığamıyorum. Ben ben mesela uçarım mesela yinede senden kaçamıyorum. Ooooo, ooooo, ooooo, ooooo" dedikten sonra nefes nefese şarkıyı bitirdik. Alkış tufanı koparken çocuğa teşekkür edip sahneden indik. Gülerek İlaydaların yanına giderken "Sen manyak mısın?" diye sordu gülerek Tolga. "Evet!" diye bağırdım. Eren ve İlayda bize gülerken ben içkimden içmeye devam ettim.