İYİ OKUMALARİki basamaklıydı... Evet basitti. Basit miydi ki? Diğer basamak neredeydi peki? Şşş biliyordu adam. Mezarlığın dibinde, en kuytu yerde!
Omuzlarını geriye atarak, gerine gerine sözde kendisinin olduğu yere yürürken de, caka satan içi, için için eritiyordu hislerini...
Yanında yürüyen adamın düşük ama itaatli surat ifadesine baktı sonra. Çocukluğundan itibaren burada olan adamdı Recep. Onun bu kadar sadık oluşu kendisini işgillendirirken, derince bir nefes alarak etrafındaki karanlık manzaraya bir kez daha baktı. Ne kadar çok mezarlık, bitmiş insanların evi vardı. Bu manzara içini bayarken, görüş açısına giren beyaz eskimiş tül ile süslenmiş mezar taşını son anda fark etmişç; daha dikkatli baktığında ise kalın ve eğik puntoyla yazılmış taşı görmeden edememişti. Tüyleri diken diken olurken, fısıltıyla okumaya başladı genç adam.
"Balerinin ruhuna istiflenen acı ile şahlanıyordu bu adalet dünyasının yapıtaşı... Acı; düzeni bozan ruhların her birisine yandaşlık ederken, buna ön ayak olan bedenlere cehennem ateşinde soluklanmaktan başka bir iş düşmüyordu!.."
Okuduğu yazı ile kaşları şaşkınlıktan havaya kalkan adamın belki de hayatındaki bu kadar alanen gösterdiği tepkiydi. Çünkü Türkiye gibi bir yerde kalıplaşmış mezar taşlarındaki yazıların aşağı yukarı belli olduğunu biliyordu. Dişlerini sıkarak, içinde bulunduğu duruma koca bir küfür etti. İşler sanki karışık değilmiş gibi bir de bu mezarlık çıkmıştı. Dövmelerle kaplı elini çenesinin altına götürerek okşamaya başladığında hâlâ aklı oradaydı. Hatta işi abartmış bizzat Reco' ya,
"Şu mezarlıkta neyin nesi?" Diye sorduğunda karanlık olmasına rağmen gencin beti benzinin attığını görebiliyordu. 'İşler' dedi Okan... 'Daha da karışık hale gidiyor' diye içinden ekledi...
"Bu mezarlığı konuşmam haddim değil efendim." Ya kendisine kapa çeneni diyordu ya da bu saygı protokolünü abartan bir embesildi. İkincisi daha olasıyken yanaklarını gerdiren Okan'ın dazlak kafası seyirmeyle birlikte, sinirden kızarmıştı. Bu kızarma dövmelerden dolayı görünmüyor; yanakları hala gerilmekten acırken, kendisinin yanıtsız bırakılması kendisini sadece öfkelendiriyordu. Sakin olması şarttı...
"Açıkla!" Tek kelime, zor olmayacak bir direktif!..
Kem küm eden adamsa sonunda ağzındaki baklayı çıkarmıştı.
"Yıllar önce kuralı çiğneyen bir kadının mezarlığı efendim." Recep'in konuşurken titreyen sesiyle altında yatan daha derin konuların olduğunu anlamış ama daha fazla kurcalamamaya karar vermişti. Şimdilik!
Gözlerini kısarak ona daha dikkatli bakmaya başladığında onun yönünü değiştirdiğini görmüştü. Okan da mezarlığın temiz yerine geldiklerini anlayıp onlara ayak uydurduğunda sonunda en köşedeki yere varmışlardı. Geriye son sapak kalmıştı. Tabi bu durum adamın konuşmasına engel değildi.
"Demek kuralı çiğnedi he... Kesin kurallarıyla kafasını bozan Akkbaba da bu kadını öldürdü?" Gencin kendisini onayladığını gördüğünde derin nefes alarak konuşmasına devam etmişti.
"Ee bu kadın kendisini becererek kuralı çiğnemediğine göre diğer kişiye ne oldu?" Babasının kendisini öldürme görüntüsü gözlerinin önünde canlanırken gözleri dolan Recep, kafasını sallayarak o kötü ruh halinden sıyrılmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMGALI KRAL
General FictionMutlu Kadınlar Mezarlığı acı hayatları, garip hikayeleri, Akbaba'yı ve ondan sonra olanları takdirle sunar. Ondan sonra olanlar mı? Palavra! *Bu kitapta geçen tüm karakterler hayal ürünü olup, gerçekle hiçbir bağlantısı yoktur.