BÖLÜM 09

4.5K 474 140
                                    


İYİ OKUMALAR

Bir devrin kapanışı nasıl anlaşılırdı? Kraldan çok kralcılık yapan insanların ellerinde boruları olduğunda mı, yoksa salağa yatan insanların yanlışlıkla kış uykusuna dalmalarında mı?

Tamam, tamam başka soru yoktu. Şimdi yanıt zamanıydı.

Akbaba'nın gidişinin üzerinden geçen tam iki ay... Önceden belirlenen kurallara göre mezarlıkta en yetkili kişi bu görevi üstlenmişti.

Barış!..

Akbaba'nın geniş, büyük koltuğuna oturmuş, bir seksenlik boyu üstlendiği sorumluluklarla iki metreyi bulmuştu; davranışları da içinde. Önce kadınlara sesi yükselmiş, sonra davranışları bozulmaya başlamıştı. Evet yanlış anlaşılmamıştı. Mutlu Kadınlar'a yapıyordu. Bizim kadınlarımıza!

İkinci yaptığı şey ise Küpeli'nin görevlerini sınırlandırmaktı. Tuvaletçi lakaplı kadını görevlendiren Barış, yönetimde ona da söz hakkı veriyordu ve Kargalar bile daha yükseklerden uçuyordu. Tensel dokunuşlar hat safha da, saygı da buna tezat yerlerdeydi.

O beğenilmeyen Akbaba bile aranıyor olmuştu mezarlıkta. Beğenilmeyen Akbaba...

Pınar ise iyice içine kapanmıştı. Üç yıl önceki haline adeta geri dönmüştü. Tek bir farkla şimdi daha yaralıydı. Yaşamsal fonksiyonları dışında yataktan çıkmıyor, yakınını kaybetmiş gibi bir tepki veriyordu ama elinde değildi. Okan Bey'den kalan tek canlı o yaşlı adamdı.

Elindeki dişleri kırık tarakla saçlarını yattığı yerden tararken kapısının çalınma sesiyle az da olsa doğrulmuştu kız. Gelen kişi izin almadan direk içeri dalarken söze de başlamıştı.

"Barış seni görmek istiyor Pınarcığım." Gelen Tuvaletçi kadındı. Ama gizlediği bir panik duygusu olduğu bakışlarından belliydi. Bunu düşünmemek için kafasını eğerek tarağına bakmaya başladığında onun yatağa oturduğunu görmüştü.

"Şu sıralar Barış abinin kusuruna bakma Pınar. Fazla sorumluluklarından dolayı oldukça stres altında ama yakında kendine gelir." Pınar'ın dudaklarında küçük bir tebessüm belirmişti. Herkes sabır göstermesi gerektiğini söylüyordu. Omuzlarını silkerek kadına umrunda olmadığını gösterdiğinde onun elini omzunda hissetmişti.

"Sinirlendirmeyelim şimdi. Hadi bakalım." Pınar bu sefer dinleyerek ayağa kalktığında, uzun süredir yürümeyen bacakları yeni doğmuş ceylan gibi sekiyordu. Birkaç saniyeden sonra toparlanan uzuvlarını tekrar harekete geçirdiğinde adımları da hızlanmıştı. Akbaba'nın odasına doğru attığı her adım göz yaşlarını da beraberinde getirdiğinde hıçkırmamak için kendisini zor tutuyordu. Hala alışamamıştı... Artık odanın önüne geldiklerinde içeri gireceklerken, odadan gelen ikinci bir insanın sesi iki kişinin hareketlerini kesmişti. O kimdi?

Tuvaletçi hiç düşünmeden kapıyı açtığında, normalde dönüp bakmayacak olan Pınar, iç sezisinden kaynaklı olacak ki içeriye doğru baktığında gördüğü kişiyle tüm hareketini kesmişti.

O-o-o gelmişti. Bir insan düşünürken bile kekeler miydi? O kekelerdi... Üstelik Akbaba'nın hayaletini görse bu kadar şaşırmazdı.
Dazlak adam... Okan Bey buradaydı, gelmişti!

DAMGALI KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin