BÖLÜM 10

5.7K 507 159
                                    

İYİ OKUMALAR

Ama tahmin edemeyeceği şey içinde olan yazılardı. Hiçbir ortak noktaları olmayan Recep kendisine ne tür bir mektup bırakırdı ki? Hadi Tuana yapsaydı bunu anlardı. Sonuçta bir ilişkileri vardı ya da ilişki gibi bir şey ama Recep... Daha fazla düşünmemeyi seçerek zarfın yapışkanlı kısmını yırttığında karşısına kaderine tezat katlanmış, bembeyaz bir kağıt gözlerinin önüne serilmişti. Katlandığı yerden yırtılsın artık diyerek okuma niyetiyle açtığında boş boş harflere baktı. İki üç bükümlü çizginin meydana getirdiği şeyler belki de hayatını aydınlatacak ya da karartacaktı. Gözleri mektuptaki affedilmesi gereken bir yazıya değindiğinde sonunda adamakıllı okumaya karar verdi.

"Haddim olmayarak yazıyorum Okan Bey. Ama şeyy siz had kelimesine kızardınız gerçi ama bu sefer gerçekten haddim olmayarak yazıyorum... Mezarlıkta bir böcekten farkı olmayan bir adamın sözleri bunlar ve size bir fayda da sağlamayacak biliyorum. Bir Mutlu Kadın ve bir bekçinin hayatı tabi sizi ilgilendirmez ama mektubumun sonunda asıl yazma amacımı anladığınızda eminim bana hak vereceksiniz.

Ben buraya yani Mutlu Kadınlar Mezarlık'ına babasıyla gelen öksüz bir çocuktum. Bekçi olan babam ise babanızın sadık köpeği ve hizmetkarıydı. Ona canını bile düşünmeden veren, kemik bile istemeyen sadık adamı. Sonra o geldi. Bir kadın, bir Mutlu Kadın... Lakabı Balerin'di. Küpeli'den bile önce buradaydı. Herkes onu çok severdi. Çok iyiydi ama kimseyle konuşmazdı. Konuştuğunda ise bir leydi gibi konuşur, dans eder ve beni çok severdi. Hatta yaramazlıktan dolayı dizimi incittiğimde anne gibi yaramı öpmüş, bana geçecek demişti. Geçmemişti ama geçeceğine inanmıştım. Sonra günler öylece geçmişti. Dizim iyileşmiş ve babam yine bana geceleri masal okumak için gelmişti. Bu sefer yalnız değildi. Çok telaşlı ve korkuluydu. Hep şöyle diyordu, yazarken bile sesi kulağımda yankılanıyor.

"Bu doğru değil Balerin, hamile olamazsın. Yapamazsın bunu baharımın taze dalı, yapamayız." Balerin olduğunu öğrendiğimde hala olan şeyin farkında değildim. Çocukça beni nedensiz sevmediğine üzülüyor, babam için sevdiğine yanıyordum. Ve evet yanlış okumadınız, hamileymiş. Yasağı çiğnemiştiler ve cezaları ölümdü. Mezarlık'a geldiğinizde gördüğünüz mezar oydu işte.

Evet Balerin yasağı çiğnedi ve doğuma yakın Akbaba bunu öğrendi. Babam ona yalvardı, ağladı, izin ver dedi, iyice aşkımızı yaşayalım dedi ve Akbaba bunu onayladı. Şaşırdık ama izin verdi işte. Sonra bebeğin doğacağı gün geldi ve doğum başladığında aslında ölüme de geldiklerini biliyordu. Doğumu yaptıran Küpeli'ydi. Ben duvara çökmüş o kanlı sahneyi izlerken, Balerin çok acı çekiyordu. Hem korku, hem de stres doğumu güç hale getirmişti. Bebek sonunda doğduğunda kızına şöyle bakmış ve adının Pınar olmasına karar vermişti. Gözlerinden akan yaşların Pınar'ı... O an da can veren Balerin kardeşimi Küpeli'ye emanet etmişti. O gece giden canlar bir tane değildi. Babam da kendini av tüfeği ile vurarak intihar etmişti. O kan kokusu arasında kardeşimin çığlıklarını duyunca o an yemin etmiştim, canım pahasına koruyacağım diye. Ama olmadı Okan Bey, koruyamadım. Benim küçük kardeşimin canını acıttılar, yok ettiler. Nasıl dayanabilir ki bir abi bu acıya? Üstelik varlığı bile bilinmeyen bir abi.

Onu size emanet ediyorum Okan Bey... Her şeyi öğrendiniz. Pınar bir piç değil. Bir gün o da gerçeği öğrenmek isterse ya da beni bulmak isterse gök yüzüne baksın. Elimden pek fazla bir şey gelmez ama söz veriyorum ki orada olacağım. Bu dünya artık bana çok fazla. Balerin ve babamın yanına gitmeliyim. Onu koruyun Okan Bey, tüm herkes ve her şeyden. Bir tek size güvenebilirim. Ve affedin bizi Okan Bey, Küpeli ve beni bu gerçeği sakladığımız için affedin.

DAMGALI KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin