İYİ OKUMALAR
Okan odadan çıktığında istikametinin doğrudan Fare'nin odası olduğunu biliyordu. Hayat kızdan hep almış gibi görünüyordu. Ve bu çok üzücüydü... Adımları hızlanırken düşünceleri de hızlandığında sonunda ulaşmak istediği odaya gelmişti.
Fare'nin odası...
Kapıyı çalma tenezzülünde bulunmayan bir adamdı o. Ama ne yapsındı! İçine sığmayan içinin eksikliği suratına vurulurken sabrı kendisine yetmemişti. Bu görgü kurallarını hiçe sayarak içeri girmesinden de anlaşılabilirdi. Okan, odaya adımını attığında burnuna gelen anımtırak koku doğru adreste olduğunu kulağına adeta fısıldamıştı. Ufacık oda, koca yürekli adamı evi gibi sarıp sarmalamış, sıcacık bir çorba gibi önüne serilmişti. Buraya kadar her şey tamamdı... Peki Fare neredeydi? Gözlerini görmek istediği başka bir küçüğe gezdirdiğinde gördüğü tek şey Tuvaletçi denilen esmer kadının kıçı olmuştu. Kıza doğru eğilmiş bir şey anlatıyordu, o da boş boş duvara bakıyordu. Demek ki onu dinlemek istemiyordu.
Ne hakla! Ne hakla kızı istemediği halde onunla konuşurdu? Üst dudağı bu görüntü karşısında seyirerek yukarı doğru çıkmaya başlamıştı. Bu da sinir eşiğinde olduğunu gösteriyordu. İki kişi de kendisini fark edemeyecek kadar kendi işlerine dalmıştı ama ağırlığını koyması şarttı.
"Çık!" Tuvaletçi kadına istinadan bunu söylediğinde, Pınar'ın suratı duruş pozisyonundan ya da kadının koca malzemesinden dolayı karanlıkta kalıyordu.
"Şe-şey O-ka-" kadının sözlerini tamamlanmasına fırsat vermeden ona baktığında burnundan sertçe nefes çekmişti.
Ne eski kadınlar ortalıktaydı ne de Küpeli...
Şimdi ise bu kadına laf anlatmaya çalışıyordu."Bak güzellik, laflarımın ikiletilmesinden hiç hoşlanmam. Git ve kralcı sevgilinin ölümünü izle!" Kadının duyduklarıyla gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuş ve koşarak odayı terk etmişti. Küçük oda da yalnız kalan ikili bir süre sessizce dururken, Okan hızlı adımlarla giderek yatağa çökmüştü. Pınar ise hala hareketsizdi. Sonra uzun yıllardan beri yapmadığı bir şeyi yapmıştı.
Gülmüştü...
Bu da zaten geldin gibi bir ifadeye tekâmül ediyordu.
Okan kızın sessizliği karşısında bir harekette bulunmaya cesaret edememişti ama gördüğü tatlı tebessüm ile nefesi hızlanarak kızın omzundan tutarak geniş göğsüne yaslamıştı. Sımsıkı, sıcacık ve sahiplenici bir tavırla...
"Geç oldu ama geldim..." küçük kardeşim diyecekken kendisine yine kendisi engel olmuştu. Bu gerçeği bildikçe hep bir bariyer olacaktı aralarında. Lanet olsun!
Kızın elleri adamın gömleğinin uçlarını sıkıca kavradığında adam hala kendi kendine sayıklıyordu.
"Sana geldim..." Pınar'ın ağlamaktan dolayı omuzları sarsılmaya başladığında Okan onu kendisinden uzaklaştırıp, ona bakmasını sağlamıştı. Daha sonra iyice kısalmış saçlarını arkaya atarak yüzünü meydana çıkardığında gördüğü şeyle koca bir siktir çekerek yataktan sıçrayarak kalkmıştı.
Siktir... Siktir... Siktir... Koca bir siktir!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMGALI KRAL
General FictionMutlu Kadınlar Mezarlığı acı hayatları, garip hikayeleri, Akbaba'yı ve ondan sonra olanları takdirle sunar. Ondan sonra olanlar mı? Palavra! *Bu kitapta geçen tüm karakterler hayal ürünü olup, gerçekle hiçbir bağlantısı yoktur.