İYİ OKUMALAR
"Şşşt şu an değil. Konuşma!" Diyen Okan kızın boynuna sarılıp kucağına aldığında boylarını eşitlemiş, başını onun göğsüne yaslayıp kalp atışlarını dinlemeye başlamıştı.
Demek ki onun ödülü ölüm; cezası ise bu gerçekle yaşarken diri diri yanmaktı. Tanrı bir yerlerde varsa şu an cezasını kendi vermeli, ilk defa bir iyilik yaparak canını almalıydı.
Yutkunmuştu...
Defalarca, üst üste yutkunmuştu. Boğazının en ücra köşesindeki yumruyla kalbinin bağını kesmesi gerekiyordu.
Defalarca ölmesi gerekiyordu. Her defasında acı içinde ölmeli, kızın akan kanında defalarca boğulması gerekiyordu.
Kızın avuturcasına okşayan parmaklarını, çuval kadar işe yaramayan bedeninden uzaklaşmalı, kendi yarattığı cehenneminde kahrolmalıydı.
Daha yeni kan akmıştı Mutlu Kadınlar Mezarlığında.
Daha yeni tüm umutlar tükenmişti.
Daha yeni kızı konuşmuştu.
Onun için...
Onu bu hale sokan pislik için konuşmuştu. Kendinden gittiği gibi kendine gelmeliydi. Bu nedenle kollarındaki kızı uzaklaştırarak zümrüt yeşili gözlerinin içine baktığında tekrar yutkunmuştu. Ona şimdi "bu pisliği sana ben yaptım, her şey benim suçum..." dese yine böyle bakar mıydı? Gerçi şimdi nasıl bakıyordu ki? Çamura düşmüş fareye de aynı acıyan bakışlarla bakardı kız. Kendisinin tek farkı artık çamurun o olmasıydı.
Ve kız betimlediği fare gibi onun çamuruna düşmüştü.
Üstü başı leş olan, batan ise yine kendisiydi.
"Uzaklaş benden..." adamın ses tonuyla bu sefer kız yutkunmuştu. Adama yaklaşık yarım saattir bir şeyler oluyordu. Ruhsal bunalıma girmiş gibi, sanki madde bağımlılığının etkisindeymiş gibiydi.
"O-O-k-an B-" kızın harfleri yeni durumuna uyum sağlayamamış gibi sessiz kaldığında buna da şükür demişti Pınar. Onu durdurmaya yetmiş, dilinden adamın ismi çıkmıştı.
"Bana bir şey söyleme, bakma! Artık beni anlamaya çalışma Pınar. Git!" Adamın düpedüz onu kovmasıyla kaşlarını çatan Pınar, bir hafta da değişen şeylere sevinmeye fırsat bile bulamamıştı. Hokkabaz'ın düşüncelerini bile söyleyecekti halbuki.
Pınar anlatamayacağı şeyleri yazmaya koyuldu. İlk günden o kadar kelimeler çıkmıyordu.
"Canınız istediğinde gidip, canınız istediğinde kovacağınız bir dünya yaratmışsınız Okan Bey. İçine de istediğiniz insanları yerleştirmişsiniz. Biçtiğiniz roller bile size ait. Ve dünyanıza yerleştiremediğiniz ben, size çok geliyorum. Ya hep git deyin ya da benim gibi sessiz kalın!"
Kızın cümleleriyle bir şeyin daha farkına varmıştı Okan. Haklıydı...
Kendi dünyasında roller biçtiği ana karaktere bile figüran kadar değer vermemişti. Sonra kuyruğunu sıkıştırmış it gibi ağlamaya çalışıyordu. Evet, evet kız haklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMGALI KRAL
General FictionMutlu Kadınlar Mezarlığı acı hayatları, garip hikayeleri, Akbaba'yı ve ondan sonra olanları takdirle sunar. Ondan sonra olanlar mı? Palavra! *Bu kitapta geçen tüm karakterler hayal ürünü olup, gerçekle hiçbir bağlantısı yoktur.