BÖLÜM 05-3

5K 448 173
                                    

İYİ OKUMALAR

Mutluluk bir avuç bulutta saklı olmalıydı. Üzüldüğünde bile sonunda güneş açan tavrıyla naz yapmayan, güldüğünde ortamı aydınlatan, kaygılı halinde de anasını ağlatan...

Yani Fare hiç bulut olmamalıydı...

Büyük, siyah filtreli camın ardından bakıyordu geçip gittiği yollara. Eksik olmasın, birde kıza... Kısa, kuru bacaklarını uzun okul eteğinin altından sarkarken bile yaramaz çiziklerin kendisini belli eden haline... Dolgun dudaklarında oluşan tebessümün görmese bile tahmin ettiği güzelliğine. Sanırım...

Kendisi de bir bulut olmamalıydı!

Çünkü onunsa eğer bir şey kimseyle paylaşmazdı. Buharı da kendisine kalırdı, yağmuru da, sızısı da...

Şuan düşünmemesi gerektiğini de biliyordu. Bir arabaya bir düşünen yeterdi. Tekrar kıza ve yerdeki çantasına baktığında, dudaklarını ileriye doğru uzatarak söze girmişti.

"Küçük bir kıza göre çok düşüncelisin..." inkar edemeyecek kadar doğru bir yere parmak basmıştı adam. Onun yaşında olan bir kız için çok düşünceli duruyordu. Gözlerini kısarak bakmaya devam ederken, derince nefes almıştı.

"Doğru muyum?" Adamın kendisine hitap eden sorusunu duyduğunda Pınar yanakları kızarmış halde kafasını eğmişti.

"Düşünmüyordum." Adam kaşlarını kaldırarak bakarken dile getirdikleri de son derece alaycıydı.

"Bir de yalancı..." Pınar yalan söylemeyi sevmediği gibi kendisine yalanla itham edilmesinden de hiç hoşlanmazdı.

"Ben yalancı değilim!" Okan dudaklarını büzerek onu onayladığında aklına gelen başka bir şeyle oturduğu yerde doğrulmuştu. Çenesinde bir kas atıyor, gözleriyse sinirden kızarmış gibiydi. Saniye farkı bir süreyle bu kadar hızlı ruh hali değişimi... İnanılmaz ve korkutucu bir şeydi.

"O ağzı süt kokan çocukla konuşmanı istemiyorum." Adamın uyarısı karşısında ne tepki vereceğini kestiremiyordu Pınar. Eğer içine iki üç temiz nefes çekiyorsa bu onun sayesindeydi ama Memduh'u da yalnız bırakamazdı. İki yarım anca çeyrek ediyorlardı.

Yanlış söylememişti... Onların eksik hayatında hiçbir şey tam olmazdı.

"Size istediğiniz yazıyı vermiştim. Okuduğunuzu da söylediniz. Ee o zaman?" Kendi sözlerine karşılık veren kızla birlikte kaşları havaya kalkarken, dudakları da bu harekete uymuştu.

"Laf dinle yoksa ayda yılda bir yaptığım iyiliğin suiistimalini sana çok ağır öde-" sözlerini yine kendisi kesmişti.

"Bende seni ciddiye alıp, konuşuyorum. Uyarsana Farem beni. Hadi in de okuluna git." Pınar onun gelmemesi karşısında çok bariz rahatlarken, kapıya yöneldiğini gördüğünde çığlık atarak onu durdurmuştu.

"Ne oldu?"

"Siz de mi geliyorsunuz?" Duyduğu soru karşısında gözlerini devirmişti. Tabiki de kendisi de geliyordu. Son duruma bakmalı, ona göre yapılması gerekenleri yazmalıydı. Sonuçta bir tane manevi faresi vardı.

DAMGALI KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin