Bölümü okumak için gelen arkadaşlar lütfen bu şarkı eşliğinde okusunlar! Rica ediyorum. -Ben de yazarken hep bu şarkıyı dinledim.-
İYİ OKUMALAR
Bunu Okan Bey'e söylese miydi yoksa burada sonsuzluğa mı karışsaydı? Bir karar veremiyor oluşu da içinde büyük bir yara olarak kalmış, suratı daha da asılarak tekrar içine kapanmıştı. Burada değişmeyen tek şey fitne ve fesatın değişmesi ama bitmemesiydi.
.
.
.Okan yerden topladığı bilyeleri burnuna götürürken aldığı zehir kokusuyla suratını buruşturmuştu. Bu kızını yaklaşık bir saattir göremediğinden de olabilirdi. Cebinde kalan bilyelerini de çıkarıp masanın üzerine attığında dövmeli ellerini başına götürmüştü. Bir buçuk haftadır bu yerdeydi. Mezarlığın dibine tıkılmış, Karga'larla uğraşmış, Mutlu Kadınlar'ların nazından sıkılmış,Fare'ye ise sürekli güven aşılamaya çalışmıştı. Sonucu ise başının sürekli tik tak, tik tak saati akışında sağ sola götürmesi olmuştu. Tik tak... Tik tak!..
Nefesini dışarı verirken kolundaki işe yaramayan saatine baktığında sabahın yedisi mi, yoksa akşamın yedisi mi olduğuna bir türlü karar verememesi bile yılan zehri dolu bilyesini kendisine saplamasına neden olabilirdi. Aslında bu belirsizliğin iyi tarafları olduğunu da inkar edemezdi. Zamanın tanrısı olup, istediğin her haltı, her istediğin an yapabilir, kimseyi şeyine takmayabilirsin.
Elleri hala aynı yerde, başı sağ sola doğru giderken kapının okşanırmış gibi çalınmasıyla kimin geldiğini anlamıştı.
Faresi...
"Gel bakalım Fare!" O ve yarası kapıdan içeri girdiğinde her defasında oraya bakmamaya çalışıyordu ama yine başaramamıştı.
"Kabul et artık şunu!" Diye tüm karamsarlığına eşlik eden bir sesle kıza bağırdığında onun korkmak dışında her duyguyu barındıran gözlerinde gördüğü yoğun bıkkınlık yine otoritesini sorgulatmıştı.
"Bu beni ben yapan şey Okan Bey, olmaz, kabul edemem." Diye yazan bir kağıt önüne bırakıldığında okuma ihtiyacı bile duymaması artık ezberlediğindendi.
"Ömrünü yemek isteyen varsa gelsin buraya, iki güne kanser olur, geberip gider. Bunun farkındasın değil mi?" Pınar duyduklarıyla kaşlarını çatarak adama bakmaya başladığında tekrar bir şeyler yazmaya başlamıştı. Ve yine adam onun ne yazacağını biliyordu. Çünkü bu bir buçuk haftadır kelime kelimesine gerçekleştirdikleri ritüelleriydi.
"İstemiyorsanız gidebilirsiniz." Bu nedenle gözlerini deviren Okan ceketinin içindeki çıplaklığına aldırmayarak üç düğmesini de açtığında sıkılan canıyla birlikte tekrar gözlerini devirmişti. Yok bu Mezarlık böyle gidecekse gözlerini devire devire kör olacaktı.
"Diğer kadınlar ne alemde?" Kızın gözlerinde gördüğü tereddütle tekrar gözlerini devirmişti. Yok kesin kör kalacaktı.
"Küçük insanların, küçük oyunları demek. Sırada ne var? Koynuma girecek bir kaltak mı?" Kızın gözlerini kocaman açtığını gördüğünde belki de onun kör kalabileceğini düşünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMGALI KRAL
General FictionMutlu Kadınlar Mezarlığı acı hayatları, garip hikayeleri, Akbaba'yı ve ondan sonra olanları takdirle sunar. Ondan sonra olanlar mı? Palavra! *Bu kitapta geçen tüm karakterler hayal ürünü olup, gerçekle hiçbir bağlantısı yoktur.