BÖLÜM 13-2

5.5K 279 52
                                    

İYİ OKUMALAR

Yine söylemek zorundaydı. Pınar onun için yaratılmış, onun için bu lanet mezarlıkta saklanmış ve sonunda beklenilen hediye -ödül- adresine ulaşmıştı. Bunu damgalamak için dişlerini sertçe kızın boynuna geçirdiğinde sözleri yemin edermiş gibiydi.

"Nefesini bile bana sorarak alacaksın Fare. Öyle bir noktaya geleceğiz ki adım seslerimizden ne hissettiğimizi anlayacağız." Sonra ise dişlerinin olduğu yeri dudakları almıştı. Pınar ise adamı duyuyor, hem ruhsal hem de fiziksel boşalmasıyla öylece adamın üzerinde yatıyordu. Pınar adam gibi iddialı konuşamazdı ama her şeyi oluruna bırakabilirdi. Şimdi olduğu gibi...

Okan soğuk suyun tenindeki iğneleme etkisiyle dişlerini sıkarken, sıcak olan tek şeyin buz gibi ortamda buharlaşan kızın nefesi olduğunu tahmin edebiliyordu. Ya da onun göz yaşlarının omuzlarına kadar gelmesi de bir ihtimaldi. Tam olarak hangisi olduğunu bilmiyordu. Bildiği tek şey iliğine kadar rahatlamış olduğuydu. Uzun süredir yaşamadığı hatta hiç yaşamadığı bu birleşme ruhunu dahi doyurmuştu. Dalgın hareketlerle ellerini kızın mandalina büyüklüğündeki göğüslerinde gezdirirken dikelmiş uçlarıyla tekrar inlemişti. Pınar'ın ise titremelerinden huzursuz olduğunu anlamıştı. Ortada hiçbir şey yokken birden böyle bir yakınlık ona ağır gelebilirdi ama tüm o yılların acısı onları çoktan biraraya getirmiş, bu sonu hazırlamıştı. Bu nedenle Okan düşüncelerini tenkit etmek yerine, hissettiği duyguları sonuna kadar yaşayacaktı.

"K-k-o-orkuyorum." Diye kırık kelimelerle kızın tek  kelimesini duyduğunda tüyleri ürpermişti. Ama Fare'ye de hak veriyordu. Ondan neredeyse üç kat büyük bir adamın üzerinde savunmasız şekilde yatıyor, gövdesi büyüklüğünde ellerin ufacık bedeninde gezmesini hissediyordu. Hala içinde olan ve uymaya çalışan kobradan bahsetmiyordu bile. Yani kız korkusunda haklıydı.

"Korkmalısın da Fare." Pınar duygusuz gözlerini tavana çevirdiğinde tüm oda gibi oranın da aynayla kaplı olduğunu görmüştü. Buhardan dolayı netliğin eksik olduğu tavandaysa flu iki bedenin çıplak olduğu belliydi. Onların kim olduğunun belli olduğu gibi.

"Hasta olacaksın." Okan büyük bir güç göstererek kucağındaki kızla doğrulduğunda ilk defa onun bu kadar ufak olduğuna seviniyordu. Tek koluyla kızı sarıp sol tarafında kucağında bekletirken diğer eliyle küvetin tıpasını açarak tüm kalıntıları yok etmişti. Haz, cinsel sapkınlıklar, korku, rahatlama, düşünceler ne varsa o pis suyla giderken, Okan bu sefer temiz ve sıcak suyu doldurarak kızını içine tekrar sokmuştu. Pınar rahatladığını yavru kedi gibi mırıldanarak belli ederken, Okan bu bedeni kendisinden beklenmeyecek naziklikle yıkamıştı. Suratındaki çirkin dikiş izine sıra geldiğinde kendisine mani olamadan eğilerek dudaklarını o iz üzerinde gezdirmişti. Sanki 'tüm yaralarını öperek iyileştireceğim' der gibi özenliydi hareketleri.

Banyosu biten kızı kendi bedeni için uygun olan havluya sardığında içinde kaybolduğunu görerek dudaklarına dişlerine geçirmişti. Bunun sonucu hastalıklı düşüncelere kadar uzanacağını biliyordu. Şu an bile Pınar'ı odaya saklayarak kimsenin onunla konuşmamasını istiyordu. Kimse onu görmesin, sadece onun kendisi olsun istiyordu. Düşündüğü bencillikse eğer evet bencildi. Pınar söz konusu olunca ilk gördüğü andan beri ben dediğini biliyordu ama bunu değiştiremezdi.

Dolabını açarak basit beyaz bir tişört çıkararak kızın çıplak bedenine geçirdiğinde dizlerinin altına kadar uzandığını görerek iğrenç bir tavırla homurdanmıştı. Pınar ise yeni doğmuş tay gibi bacakları titrek halde adama tutunmaya çalışırken kadınlığında hissettiği acı ve ağrı karşısında ağlamasını zor tutuyordu. Okan onu rahat düşünmesi için öylece bırakırken onun yalpalayarak koltuğa ilerlemeye çalışmasını çatık kaşlarla izlemişti. Kız diğer adımda iyice öne yalpayarak düşmesine ramak kala kucağına aldığında koltuk fikrini değiştirip, gizli yatak odasına açılan geçit duvarına parmak izini okuttuğunda girdikleri an kapı tekrar duvar halini almıştı. Kızı dört kişinin bile rahat sığacağı yatağa yatırdığında aklına gelen şeyle bacaklarını sonuna kadar açarak ne olduğuna bakmıştı. Gördüğü görüntü de pek iç açıcı değildi. Oldukça kızaran ve tahriş olan kadınlığın acil tedaviye ihtiyacı vardı. Okan elini oraya götürdüğünde Pınar'ın çığlık attığını görerek kıyamayarak oraya bir öpücük kondurduktan sonra kendini yataktan atarak eline çoktan telefonu almıştı.

DAMGALI KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin