İYİ OKUMALAR
"Teklifinizin karşılığında Tuana'nın canını bağışlamanızı istiyorum." Mezarlıkta tüm yaşamsal fonksiyonlar kesilirken geriye dazlak bir adam ve oğlancık kalmıştı; bir de değerlendirilecek cümleler!..
Üstünlük sağlamaya çalışan düzenin en sahici karakteriydi kız. Hakkı olmadığını bile bile şansını denemeye çalışıyordu. Ama ne söylerse söylesin cesareti takdire şayandı.
"Yani kendini gözünde bu kadar büyütüyorsun ufaklık?" soru kalıbından çok saptama vardı. Ama bunu ne kız anlamıştı, ne de buna kafa yormuştu.
"Şey... Büyütme değil, şans denemesi desek?" kızın silik cümleleri nedeniyle dudakları yukarı doğru şekil almıştı. Eğlenmek küçüğün yanında çok basitti.
"Şeytanına uyan bir insan için şeytanla anlaşma yapıyor; şerdeki hâyrı yine onun kucağında arıyorsun oğlancık. Ve kendini bilmeden kendine o kadar çok güveniyorsun ki benim kulaklarımı bu boş sözlerle doldurabiliyorsun... Benim adım Okan, canının çıkacağını bilse de canının istemediğini yapmayan adam!" kendisinden üçüncü tekil gibi bahseden adamın karşısında derince yutkunmadan edememişti Pınar. Bu büyük bir belanın içine düştüğünün birebir kanıtıydı.
"Eğer bana ihtiyacınız olmasaydı, bu teklifi hiç yapmazdınız. Benim şartım bu Okan Bey." şansını zorluyordu ama denemesi şarttı. İşin ucunda bir can vardı.
"Benim kimseye ihtiyacım yok! Canını bağışlamak için sana şans tanımıştım. Sen ise tüyünü toprağına diktin." cümlesini bitiren adam ayağa kalktığında çıkmak için kapıya yönelmişti. Babası olacak adam onu bekliyordu. Elini kapı koluna uzattığı sırada duyduğu hıçkırıkla yerinde kalakalmıştı.
Meğer fareler de ağlayabiliyormuş.
Hiçbir şey söylemeden kızın yanına tekrar oturduğunda içini çekerek kendince ne olduğunu sormuştu.
"Sana neden ağladığını sorarsam, bana ne kadar doğru yanıt verirsin?" Pınar duyduğu cümlelerle elinde olmadan adamın geniş cüssesine doğru eğilerek göğüsüne sindiğinde, hıçkırıklarından dolayı omuzları sarsılıyordu.
"Ben yalan söylemem. İlk yalanımı dün sizin yüzünüzden söyledim." duyduğu cümlelerle dilini dişlerinin arasından çekerek cıkcıklamıştı.
"Güzel meziyet ama gereksiz olduğu gerçeğini değiştirmez. Yalan söylemek, yakalanmaktan çok daha iyidir. Üstelik kimse zevkten yalan söylemez. Ya göt derdine düşer ya da dert." adam dudaklarını ıslatarak cümlelerine devam etmişti.
"Yalan söylediğin için ağlıyorsan ben de yalan söyleyerek bu durumu nörtleştirebilirim. Söylüyorum, hazır mısın? Tüm bunlar geçecek, mutlu günler göreceksin." alın size en büyük yalan! Kim onu tanıdıktan sonra mutlu olmuştu ki? Hiçbir kimse!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMGALI KRAL
General FictionMutlu Kadınlar Mezarlığı acı hayatları, garip hikayeleri, Akbaba'yı ve ondan sonra olanları takdirle sunar. Ondan sonra olanlar mı? Palavra! *Bu kitapta geçen tüm karakterler hayal ürünü olup, gerçekle hiçbir bağlantısı yoktur.