İYİ OKUMALAR
Gözlerini uzun bir düşünme molasından sonra, çıplak kadına çevirdiğinde dudaklarının arasından tek bir emir kelimesi çıkmıştı.
"Açıkla!" Kadının korkudan daha çok yerinde büzüştüğünü gördüğünde artık örtünün altındaki çıplaklığının kendisine battığını anlamıştı. O nedenle yataktan kalkıp, üzerine baksır ve pantolonunu geçirdiğinde tekrar kadına dönmüştü.
"O küçük çocuğun buraya kadar gelmiş olması, buradaki tüm adamların onu biliyor anlamına gelmesidir! Açıkla diyorum dansçı kız yoksa se-" sözleri kadın tarafından yarıda kesilmişti.
"İsmim Tuana." Okan'ın beyin şalterlerinden, sakinlik sigortası attığında, kaçan keçilerin durumunu gözetmemişti bile. Tek hareketle kavradığı saçla birlikte onu da süreklercesine ayağa kaldırdığında boy farkından dolayı, ayakları havadaydı.
"Burada asıl patronun kim olduğunu her biriniz öğreceksiniz!" Adamın cümlelerinden sonra gözlerinde fer kalmayan Tuana, canının derdine düşmüştü.
"Kimsiniz bilmiyorum ama bunu size açıklayamam. O-o" bu sefer adam tarafından sözleri kesilmişti.
"Bu odadan çıktıktan sonra kapının önünde bekliyorsun. Bir yere sakın kıpırdama, daha seninle işim bitmedi. Bana oğlan çocuğunu çağır! Ve kimseyi odaya alma!.." biten cümlelerle birlikte, gelen sonun durumu şuan için belli değildi. Mutlu mu olacaktı yoksa acı mı? Sonunda ortada kalan afaki cümleleri sonuca bağlamak isteyerek kadına hitaben bağırmıştı.
"Kalk!" Kadının o iğrenç kırmızı kıyafete uzandığını gördüğünde, dolgun dudaklarından sert bir kahkaha ansızın kaçmıştı.
"Her hatanızda bir şeyiniz eksilecek bu mezarlıkta. Kıyafetini ver!" Geniş, içi sırt derisinden daha açık olan avucunu kadına doğru uzattığında onun titreyen elleriyle elbisesini verdiğini görmüştü. Okan sonunda eline geçen elbiseyi tek seferde ortadan ikiye parçaladığında, meydana çıkan sesi, karşısındaki kadın kadar çıplaktı.
"Ona zarar vermeyin lütfen! Ben-ben... Bana verin cezayı." Karşısındaki çıplak kalan kadının halini boşverip, dışarıdaki oğlanı savunması akıl alacak şey değildi.
"Çık!" Buna adamın laf dinlemesi de eklenebilirdi.
"Lütfen..." diye son kez yalvararak, şansını denediğinde hatanın kendisinde olduğunu biliyordu. Bu kim olduğu belirsiz ölüye uyup, yasağı çiğnemeseydi eğer şuan çoktan odasına gitmiş, bir saat sonra da Pınar da içlerinde kadınlarla gece değerlendirmesi yapıyor olacaktı. Ama...
Belki bir dakika sonra Pınar olmayabilirdi bile!
Gözlerinden akan sicim gibi yaşlar, kan ağlayan içini ne yazık ki geçemiyordu. Daha sonra olduğu yerde hıçkırmaya başladığında, adamın kendisine yaklaştığını görmüştü. Bu kendisine umut verirken, belki tekrar şehvete gelir diye düşünüyordu ama nafile...
Saçlarından tuttuğu gibi kapıya sürüklemiş, açtığı kapıyla kendisini yere atmıştı. Tam olarak Recep'in ayaklarının önüne düştüğünde o çıplaklığı yerine, Pınar'ın korku dolu gözlerine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMGALI KRAL
General FictionMutlu Kadınlar Mezarlığı acı hayatları, garip hikayeleri, Akbaba'yı ve ondan sonra olanları takdirle sunar. Ondan sonra olanlar mı? Palavra! *Bu kitapta geçen tüm karakterler hayal ürünü olup, gerçekle hiçbir bağlantısı yoktur.