BÖLÜM 02-2

6.5K 451 169
                                    

Bayram hediyesi niteliğinde bir bölüm oldu bu arkadaşlar.

Ramazan bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, sevdiklerinizle nice nice mutlu günler ve seneler dilerim.

Tüm küçük ve büyüklerime kucak dolusu sevgilerle sarılıyorum...

Bölüme geçmeden önce lütfen yaşlarınızı yazar mısınız? Kitabın yaş kesimini merak ediyorum. Şimdiden...

İYİ OKUMALAR

Tahmin yürütmesi gerekirse eğer yerden çıkan sandalyeler olduğuna göre masalar da olacaktı.

Ve yine geliyordu o boşluğa...

Tüm duyu organları şaha kalkarken bu dipte, gözleri avını izleyen atmaca gibi keskinleşmiş, kulaklarını acıtan siren seslerinin de sustuğunu anlamıştı Okan. Normal bir insanda bu ses kaybının sonucu rahatlama olurken, bu adamı es geçerek gözlerini paravana diktirmişti. Ne dışarıdan toprak kokusu alıyordu ciğerleri, ne de nöronları elektirik... Bitkisel hayata giren bir adamın boşluğu vardı içinde! Bir de sıkılan canının durumu. Nefesini az önceki düşüncelerine ihanet ederek dışarı verdiğinde kulaklarına çalınan ölülerin konuşma sesi ulaşmıştı. Şuan bunun sırası olmadığını biliyordu... Sıkkınca belki bıkkınca gözlerini etrafta gezdirmeye devam ettiğinde, refleksleri arka kısımdan sensörlerle çıkan sandalyelerin varlığını bildirmişti. İki ölünün haricinde gelenlerin olduğunu gösteren bu bildiriyse, dikkatini çeken başka bir şeye engel olamamıştı. Paravanın çarprazında, yerden yaklaşık altmış santimlik uzunluğunda renk uyumsuzluğu olan duvar... Başka bir şeylerin ana malzemesi ya da yardımcı fikriydi. İlk günden bu şeyi kurcalarsa altından bir şey çıkacağını biliyordu. O nedenle bunu da sonraya bırakarak dikkatini ölülere verdi. Paravan kalkana kadar oyalanması şarttı!

İki adam tam arkasında, onun arkasında ise üç, toplamda beş kişilerdi. Üzerlerinde ayak bileklerine kadar uzanan beyaz patiskadan yapılma, düz bir cübbe vardı. Bu kendisine kefeni anımsatırken, aklına onların ölü lakabı geldi; bu da anımsadığı şeyin gerçekliğini kanıtlıyordu. Hala gözünün ucuyla bakarken dikkatini tam göğüslerinin hizasındaki yazı çekti. Anlaşılan o ki herkesin üzerinde yazılan cümle veya isimleri farklıydı.

"Kul olma yolunda heba edilen yıllara inat, görmüş ama geçirilmiş insana and olsun... Ölü 1- İtaatkâr." Oldukça değişik bir cümle ve lakabdı. Aklına babasının cümleleri geldiğinde, iyi olan her şey şekilli beynini terk etmişti.
'Buraya giren her insan, hiyerarşik düzenin askeri olmaktan çıkar evlat... Duygusal olarak çıplak girdiği bu yerde, statü olarak da çıplaktır!' Ve göğüslerinin olduğu yerde yazılanlara göre gerçekten de bu doğruydu.

İkinci ölüyü okumak zorunda kaldı çünkü onun arkasında oturanlara gözü yetmiyordu.

"Bize biçilen çizgileri, kalın uçlu kader silgisiyle silen işleyişin kör ama bozulmuş eksikliği yüzüne çalınan adam... Ölü 2- Çirkin." Bu sefer açık açık eksikliği yüzüne vurulan adamın, suratına bakmıştı. Ağzına sığmayan koca dişleri, suratına büyük gelen burnu ve oradan fışkıran kılları, gözünden büyük olan sivilceleriyle gerçekten çirkindi. Babasının kadınlarına şu andan itibaren acımış, bu sevişmeme konusundaysa hak vermeden edememişti. Tek kelimeyle iğrençti. Kobrasının küskünce yerinde büzüştüğünü hissettiğinde adamı öldürmemek için kendisini zor tutarken, onların sesleri kulaklarına ulaşmıştı.

DAMGALI KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin