BÖLÜM 06-2

4.6K 450 99
                                    

İYİ OKUMALAR

"Okan denilen adam tam zamanında gitti. Eğer Pınar'ı bu halde görseydi, hiçbir güç onu sakin tutamazdı. Bu da Akbaba'nın Pınar'ın varlığından haberdar olması demekti..." sonunu bile dinleyememesi buna işaretti. Okan Bey sonunda gitmişti...



Gitmesine ama getirdiği birçok bilinmezli denklemi de insanların kucaklarına bırakmadan edememişti.

Neden gitmişti?

Niçin gitmişti?

Üstelik üç N'yi ya da kalan bir K'yi sordurmayacak kadar mı gitmişti?

Küpeli ise sorulara bağlı kalmadan hala ağlıyordu, nedensiz niçinleriyle birlikte. Yüksek sesle çalınan kapı bile iflâh olmamıştı o kuytu hiçlikte...

Mutlu Kadınlar'ın her biri kim açacak diye birbirlerine bakıyordu şimdi de. Emel topallayan bacağıyla birlikte harekete geçtiğinde eski mesleğinden olsa gerek bu durum onu pek de fazla etkilememişti. Kapıya yaklaşmasına ramak kala, odada yankılanan yüksek ses tüm kadınları korkutmuştu. Biri açılmayan kapıyı kırmıştı.

Recep o kötü gecedeki gibi duvara sinmiş ağlıyorken onun olma ihtimali yoktu.

Gelen Akbaba Temel'in sağ kolu, Tuana'ya yanık olan Şevki'ydi. Ve diğer acı durum Pınar'ı ondan koruyacak Recep'in kullanım dışı olmasıydı. Koca bedeniyle Pınar'ın doğduğu gün yaptığı gibi odanın bir köşesine sinmişti. Hayat ne ilginçti doğrusu... Doğum ile ölüm arasındaki zamanın kefaretini başka bir sonsuzlukta ödüyorsun ve anlıyorsun ki ölümün bile bir sonu yok...

Ümit kesilmişti yani silinmekten, tıpkı Recep'ten de ümidin kesildiği gibi...  Oradaki yedi kadına kalmıştı her şey. Son derece bakımlı ellerini tutuşturan kadınlar sarılan ana kızın önünde etten duvar olurken Şevki denilen düzenbazın suratında kibirli ve küçümseyici bir tebessüm can bulmuştu.

"Kızlar, kızlar, kızlar... Anlamıyorsunuz hala değil mi? Etleriniz, bu kıvrımlı güzel bedenleriniz burada beş para etmez. Ruh bütünlüğü asıl olan! Şşş sesi dinleyin, ruhlarınız nasıl şahlanıyor bu çukurda... Duyabiliyor musunuz?" kısa bir duraksama yaşayan Şevki, oldukça kısık sesiyle cümlesine kaldığı yerden devam etmişti.

"Ama beden fanidir, her canlınınki gibi. Unutmayın Akbaba'nın kadınları, ruhunuzun her bir kıvrımıyla bile Akbaba'ya aitsiniz! Bu düzen ne daha önce değişti, ne de daha sonra değişecek! Bu nedenle salak saçma hayaller kurup, şuncacık bedenlerinizle koca adamları kızdırıp, güzelliğinize yazık etmeyin. Akbaba kızı görmek istiyor! Küpeli, sen bilirsin bu işleri. Kızına pembe rengi giydirmeyi unutma!" Son sözünü söyleyerek uzaklaşmaya başlamıştı kadınlardan. Çok tehlikeli bir adamdı Şevki. Akbaba'nın harekete geçmiş düşünceleriydi. Akbaba düşünürdü, o yapardı anlayacağınız.

Düşünceler durdurak bilmiyorken birbirlerinden ayrılan kadınlar yine birbirlerine bakarken yutkunma sesleri taa Akbaba'ya kadar gitmişti. Pembe elbise demek henüz hiçbir ölüye çıkmamış Mutlu Kadın demekti. Bundan çıkardıkları tek anlam olabilirdi o da... Söylemeye bile dilleri varmıyordu kadınların, tek kişi hariç.

DAMGALI KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin