BÖLÜM 05-2

6.7K 579 191
                                    


İYİ OKUMALAR

"Gidebilir miyim?" Artık konuşmak istemiyordu. Kafasıyla çıkması için komut verdiğinde, arkasından onu izlemeye başlamıştı. Kıza olan takıntısı bir iki haftalık uzaklaşma sonucu bitecek gibi gözükmüyordu...

Dişlerini bütün hırsından kaynak alarak sıkan Okan, ne yapması gerektiğini ya da ne yapmaması gerektiğini düşünmeye başlamadan edememişti. Mezarlığın en alt zincirinde olan ufaklık kız için şekilli beynini oldukça yoğun iş saatleri dışında kullanıyor, içinden çıkamayan her durumda ise aptalca o durumu askıya alıyordu. Hayır artık harekete geçecekti. Olay gittikçe gülünç bir hâl alıyordu

Üstelik zamanın hızı ağırdı ama her derde deva olduğunu kendisi bilirken...

  Zaman derken aklına gelen Tuana'yla boynunu sağa çevirerek çıtlattığında, çıkan ses tüm odada yankılanmıştı; tıpkı kapının çalınma sesi gibi.

"Gel!" Diye verdiği komutun etkisiyle iki saniye içerisinde odaya giren Tuana kafasını eğerek kendisine bakmamaya çalışıyordu. Sanki adamın ona çok ihtiyacı varmış gibi...

"Hoş bulacaksın Tuana... Sana yapacaklarımı değil; yapmayacaklarımı." Kısa süre için de olsa duraksayan adam omuzlarını silkerek devam etmişti.

"Eğer uslu bir kız olursan belki şirinleri göremezsin ama..." sözleri kursağının had çizgisinde asılı kalmıştı. Çıkacak olan her harf uçurumun kenarında yetişecek olan hızırı bekliyordu ama bir şey eksikti.

Yangın onun taa içinde; yanan yalnızca kendisiydi.

"Susmak için günün en güzel saatleri gecelerdir Tuana... Hıçkırıkların yerini alan sayısal veriler, birçok hayali de beraberinde götürür. Sen yarın gece gel... Ölün olmasam bile yaşam arasında bir oyun deneyeceğiz." Cümlesine koyduğu noktayla birlikte ayağa kalktığında gözlerini yine ona çevirmişti.

"Git ve bana Küpeli'yi çağır. İyice yaşlandı, demirbaş kuralları tekrarlamak şart." Bitirdiği sözlerin etkisini kızın koşarak gitmesinden anlamıştı. Ve onu hiç konuşturmadığını daha yeni fark etmişti.

Devir hız devriydi. Yavaş olanı... üzüyorlardı.

Çelişki dolu cümlelerini daha yeni farkederken çektiği iç sesi bile içli çıkmıştı. Bu ruh halinden sıyrılması şarttı. Geçen birkaç dakikadan sonra çalınan kapıyla "Gel" dediğinde, kapı sonuna kadar açılmıştı. Gelen kadına bakmaya başladığında aslında Fare'yle olan benzerliklerini bulmaya çalışıyordu ama iki yabancı gibi birbirlerine zıtlardı.

Kadın sarıya çalan açık renk saçları ve mavi gözleriyle yabancı birisini anımsatırken; Pınar siyah saçlı ve yeşil renk gözlü birisiydi. Gözleri iyice kısılırken omuzlarını silkerek kadına oturması için yer gösterdi. Belki de babasına benziyordu. O nedenle daha fazla kurcalamamak için yerinden kalkarak, kadının tam karşısına oturduğunda gözlerini yırtık kulak memelerinden ve tek göğüsten çekmeye çalışıyordu ama kadın bu gayretini anlamış olacak ki kısık ama alaycı sesiyle söze girmişti.

"Ah çekinecek bir şey yok Okan Bey. Hem bana eski kulağı kesiklerden derler." Kadının cümlelerinin arasındaki acıyı çekip aldığında geride hiçbir duygu kalmamıştı.

DAMGALI KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin