İYİ OKUMALARPınar ise ne söyleyeceğini bilmiyordu. O Okan denilen adama söz vermişti. Aklına geldikçe tüyleri diken diken oluyor, sağ kolundaki baskı hala etkisini koruyordu sanki...
Geçmiş sayılabilecek bir zamanda yaşadığı diyaloğu aklından, elinde olsa hayatından silmek isteyen Pınar, kafasını hızlıca salladığında tüm kadınların kendisine baktığını görmüştü.
Eğer onlara o adamı ve yapmasını istediği şeyi söylese hepsi karşı çıkacak ve böylelikle hayatları tehlikeye gireceğini biliyordu. Buna izin veremezdi. O nedenle suratını umursamaz bir ifadeye bürüdüğünde sesi de aynı şekil de yani umursamazdı.
"Recep abi tutturmuş, seni dışarıya çıkaracağım diye. Annemin haberi olmadan olmaz derken zaman çoktan geçmiş. Ondan biraz geciktim anne." Söylediği bahane içeren yalan dolu sözler, Küpeli'ye kaşlarını çattırmıştı. Eğer ortada kıvırma varsa en başta Küpeli'nin kaşları birinci dereceden adaydı.
"Demek Recep? Onda o tas varmıymış mı?" Benzetme yapılan kelime birçok savunmayı da bertaraf etmişti. Amaç ise yazım yanlışıyla yalnızca ortamı yumuşatmaktı.
Gerçi bu delikte, ortamın başka bir forma bürünmesi beklenemezdi ama denemek şarttı(!)
"Evet Gaye abla ya! Ne çok soru sordunuz öyle. Kabul etmedim ve yanından kaçarak buraya geldim." Cümleleri bittiğinde konuyu değiştirmek için annesine dönmüştü.
"Anne karnım çok aç en çok da senin sevgine..." gülmeyi deneyerek kadınlara baktığında, annesi kızının mutlu ve sağ haline şu anlık kanarak kahkaha atmış ve kollarına almıştı.
"Ah seni küçük yaramaz! Gel bakalım, köfte zamanı!" Diyerek mutfağa adımladıklarında, ona korku dolu gözlerle bakan Tuana'nın varlığını görememişti bile.
.
.
.Yemeğini yedikten sonra dişlerini fırçalayıp, pijamalarını giydiğinde aynadan kendisine bakmıştı.
Erkek gibi kesilmiş saçları, zayıf iskeletten bozma bedeniyle kız demek için beş kişinin şahidi gerekliydi. Gözleri dolu dolu olduğunda titreyen dudaklarına bakmadan edememişti. En çok sevdiği yer orasıydı...Aklına diğer kadınlar geldi. İçlerinde en erkeksi olan Gaye ablasının bile manken gibi bir fiziği vardı.
Kıskanmak istemiyordu ama haset? İşte onda hem fikirdi.
Bir sızımlık yaş, göz kenarlarından aşağıya düşerken aklına Okan denilen adam geldi. Yaşları birden geldiği gibi gittiğinde kara kara düşünmeye başlamıştı.
Kemiklerden sıyrılmış, farklı bir bedene yandaşlık eden birisinin umursamazlığındaydı adam. Babasının yeri ve kuralları olmasına rağmen hepsini hiçe sayarak farkındalığını konuşturuyordu.
Kafası dazlak, ruhu cambaz adamın kendisine sunduğu teklifi bir kere daha düşündüğünde olumsuz anlamda kafasını sallamıştı.
Resmen can dostlarını sırtından vurmasını istiyordu; annesini, Mutlu Kadınları... Yapamazdı böyle bir şeyi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMGALI KRAL
General FictionMutlu Kadınlar Mezarlığı acı hayatları, garip hikayeleri, Akbaba'yı ve ondan sonra olanları takdirle sunar. Ondan sonra olanlar mı? Palavra! *Bu kitapta geçen tüm karakterler hayal ürünü olup, gerçekle hiçbir bağlantısı yoktur.