İYİ OKUMALAR
"Gitme zamanı geldi Fare. Önündeki sandviçini bitir de kalkalım." Geriye tüm sesler kesilmiş, dikkatler geceye, ölülerin geleceği zamana çekilmişti.
***
"Çabuk olun kızlar, dakikalar kaldı ölülerin gelmesine!" Diye bir ses yankılanmıştı mezarlığın toprak kokulu duvarlarında. Tek göğsü olmayan kadın... Kulağının memesi yırtık olan kadındı... Eş anlamlı sözcüklerin, yandaşsızlığında çırpınıp duruyordu delice. Kızını kurttan saklayacağım derken avcıya kaptıran bir annenin cefakârlığındaydı; öyle karamsar, öyle bitmiş.
"Tamam be abla hazırız işte. Geldikleri gibi gidecekler !" Diyen Gaye bile kadının derdine deva olamıyordu. Pınar yine her zamanki gibi ortalıklarda yoktu. Kötünün kötüsü vardı ama kötünün iyisine denk gelemeyen hali bile Akbaba'ya yakalanma durumunda ne yapağını bilemiyordu.
"Gaye hep geldiler, gidecekler ama..." yarıda kesilen sözlerin anlamı nasıl çoksa, içeri giren kızın zıplayarak annesine sarılması da o kadar çok sevgi içeriyordu.
"Annem, ben geldim!" Eğer Küpeli, boynuna sarılan bedeni çok sevmese, ömrü boyunca yapmadığı bir şeyi, kızını pataklamayı becerebilirdi.
"Neredesin kız sen! Bak Pınar, çok gezen tavuk evine pislik getirirmiş. Tek göğsüm üzerine yemin ederim ki seni kitlerim odaya, gezmeyi bırak, kafanı bile oradan çıkaramazsın!" Pınar tehdit eden annesine bakarken gülmemek için kendisini zor tutuyordu çünkü annesinin de aynı durumda olduğunu biliyordu. Sonunda kendisini serbest bırakarak gülmeye başladığında annesi de gülmeye başlamıştı. Bu ikili gülme nöbetine eşlik eden diğer kadınlarla birlikte çıkan ses dalgaları, kapının önünde bekleyen adama ulaşırken onun bile dudaklarında tebessüm oluşmuştu. Kızın yeri burası olmamalıydı ama yanlış yerde bulunma mecburiyeti bile kendisi için bulunması gereken yerdi. Böyle bir sevdaydı, kıza olan değil, onun kendisine hissettirdikleri. Ve kara toprakta daha yeni başlıyordu.
.
.
.
Ölülerin hepsi yerlerine geçmişti. Kadınlar ait oldukları odalara, gözlerinde zırnıkta olsa tereddütü olanlar adamlar ise bir bir evlerine...Okan ise Tuana'yı gece göreceğini söyleyerek buluşma zamanını ertelemişti. Şuansa ölülere ait olduğu katta yani aşağıdaydı. Konumu ise odaların tam ortası. Bir gün burası onun olursa eğer kilit noktadan başlaması şarttı, yok etmeye!
Şimdi de kulaklarına çalınan sesleri dinliyordu. Geçen süre zarfında tüm kadınları, Fare sayesinde tanımıştı. Yavrucak ne çok korkmuştu anlatırken. Güvenemiyordu tabi elin adamına. Hırlı mı, aşık mı, kaçak mı, ne bilsin? Şunu da belirtse iyi olurdu. Günümüz şartlarında en tehlikeli şey aşktı. Kimse kalp denen organı kullanmaz, kağıt parçalarına kıçlarını siler gibi hislerini silerdi. Yine şekilli beyni konuyu dağıtıyordu. Kulağına gelen seslerde kalmıştı.
En baştaki odadan müzik aletinin bozuk sesi ve bir kadının kahkahası geliyordu. Bu sesi ise bir adamın kalın kahkahası bastırıyordu. Bu nota olmalıydı. Korkusunu yeniyora olmalıydı...
Hemen onun yanındaki odadan gelen tribüne dönmüş oda... Alto ses tonuna aldırmadan bağırıyordu Gaye "gol!" Diye... Ne yaptıklarını anlamakta hiç zor değildi. "Erkek Fatma" diye boşuna demiyordu Fare...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMGALI KRAL
General FictionMutlu Kadınlar Mezarlığı acı hayatları, garip hikayeleri, Akbaba'yı ve ondan sonra olanları takdirle sunar. Ondan sonra olanlar mı? Palavra! *Bu kitapta geçen tüm karakterler hayal ürünü olup, gerçekle hiçbir bağlantısı yoktur.