6.Bölüm: "Tecrübesiz Tebessümler"
İzgi Tanyel
Babam küçükken hep: 'Onursuz bir kazançtansa, onurlu bir kaybediş daha iyidir. İnsan aynaya bakabilmeli.' Derdi.
O zamanlar bu söz hayatımın büyük bir kısmını şekillendirmişti. Fakat yıllar geçtikçe onuru bir kenara bırakıp oyunu kuralına göre oynamaya başlamıştım. Bazen iyi şeyler yapan kötü biriydim.
"Ah be kızım, hâlâ Alacakaranlık diyorsun," Ulaş tişörtündeki olmayan tozu silkeleyip kendi kendine söylendi. "Açın bir Zeki Demirkubuz filmi izleyin, ne kederler, ne yalnızlıklar, ne depresyonlar var orada...''
"Norveçliler nereden bilecek Zeki Demirkubuz'u?''
Ulaş Temmuz'un bu sözüne haddinden fazla sinirlendi. ''Ne demek nereden bilecek? Kaç kere Cannes'da yürüdü bu adam be! Bayılmışlığı bile var!''
"Ya ben-" Temmuz kendi sözünü kesip restoranın girişine kilitlenirken dudakları 'o' şeklinde açıldı, gözleri irileşti. "Hay babanın şarap çanağına tüküreyim, ne?!"
Bakışlarımı bu kadar şaşırdığı şeyin ne olduğunu görmek için restoranın kapısına çevirdim. Kısık sesli bir küfür savurduğumda içeri gelenlere daha dikkatli baktım.
Evren Palas, nişanlısı Lavin Kartal, Evren'in müstakbel kayınbabası ve milletvekili Mehmet Ali Kartal, kayınvalidesi Hande Kartal, Evren'in oyun arkadaşları Demir ile Hakan, Evren'in sevimli kız kardeşi Derin Palas ve en sonda...
O.
Evren Palas.
Hemen bir garson onları karşılayıp tam karşımızdaki masaya patadanak getirdiğinde Ulaş'ın ciddi anlamda kalp krizi geçirmesine ramak kalmıştı zira yanımda sızlanıp duruyordu.
"Bana bakın, doğal davranın." Dedim ama saçmaladığımı fark etmem uzun sürmedi. ''Aptal aptal hareket yapmayın. Hızlıca yiyip kalkacağız. Göz göze bile gelmenizi istemiyorum.''
Ulaş ve Temmuz'un doğal hallerini az çok herkes tahmin edebilirdi ve benim bunu söylemem en düşük ihtimalle restorandan atılma sebebimiz olabilirdi.
"Tamam, davranmayın. Sadece sakin olun, bizi tutuklamaya değil yemek yemeye geldiler."
5 dakika sonra her şey normale dönmüş, biz siparişlerimizi vermiştik ve ben karşı masayı merceğim altına almıştım.
Dünya gerçekten küçüktü.
Oslo çok daha küçüktü.
Ne hoş.
Mehmet Ali Bey bir şeyler anlatırken Evren arada bir başını sallıyordu fakat dinlediğinden pek emin değildim çünkü gözleri sürekli belirli bir yere dalıyor bir şeyler düşünüyordu.
Demir, Derin ile bir şeyler konuşuyordu ve çoğunlukla ikisi de gülümsüyordu.
Lavin'in gözleri sürekli Evren'in üzerindeydi. Evren'in aksine hayatındaki tek ve en özel adammış gibi bakıyordu. Aşık bir adam nasıl olur pek bilmiyordum fakat aşık olmayan bir adamı beş yüz metre öteden tanırdım.
O zaman neden onunla birlikteydi? Sevmediği bir kadınla birlikte olup neden ikisine de acı çektiriyordu, biraz bencillik ediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN KANAT
Ficción General"Herkes iyi biri olduğunu söyler. Göremedikleri şey, onlara hiç kötü olma fırsatı verilmediğidir." Ben İzgi Tanyel. Ve gücümün bittiği yerde adım başlar.