ALTIN KANAT: Otuz İkinci Bölüm

3K 202 184
                                    

32.Bölüm: "Pusula"

Sevdiğin birini kaybetmek yönünü kaybetmeye benzer. Kuzeyini yitirmek.

Büyükelçi'ye olan bakışlarını görmedim mi sanıyorsun?

Pusulan bazen kuzeyi göstermez. Çıldırmış gibi dönmeye başlar. Çaresizce durmasını beklersin. Durmasını ve sana doğru yolu göstermesini.

Fakat çok geçtir. Bozulmuştur bir kere pusula. Dursa da güvenemezsin.

Genç adam asansörün kabinine büyük bir adım atarken işaret parmağı ile düğmeye baskı uyguladı ve beklemeye başladı. Gergindi ve bu gerginliği zaman zaman onu boğuyordu.

Zihni çok bulanıktı ve hiçbir şey düşünmek istemiyordu.

Neden seninkinden konuşmuyoruz? Ulaşılmaza mı tutuldun yoksa?

Çok kısa bir sürenin ardından asansör otelin girişine vardığında genç adam fazla oyalanmadan otelden çıktı ve biraz ilerideki markete yürümeye başladı, otel pek lüks sayılmazdı ve geçici bir süre kalacağı için pek uğraşmak istememişti. İstediği her şeyi otelde bulamadığı için bazen marketi kullanması gerekebiliyordu.

Hem büyükelçi, hem güzel böylesi zor bulunur, değil mi Temmuz?

Ve bingo.

Kayboldun.

Genç adamın adımları düşüncelerinin hızına ayak uydurmak istercesine daha da hızlanırken duraksamadan markete adımını attı.

"Saçmalık," diye tısladı kendi kendine. "Koca bir saçmalık."

Reyonların arasında öylece gezinmeye başlarken bisküvilerin olduğu reyonda öylesine dikilmeye ve sırf bakmak için bakmaya başladı, alacağından değildi yalnızca kendine biraz zaman yaratmak istiyordu.

Yan tarafında bir hareketlilik sezdiğinde son zamanlarda tetikte olan refleksleri hemen bunu değerlendirdi ve saldırıya hazır bir pozisyona geçti, belki çok fazla paranoyaklık ediyordu ama elinde değildi, her an biri bir yerlerden çıkıp onlara saldırabilirdi, bunlar daha önce de yaşanmıştı.

Sağına döndüğünde gördüğü açık kumral, uzun boylu adamla kaşları anında çatılırken kavradığı bisküvi paketini tutan parmakları sıkılaştı.

"Senin burada ne işin var?" Dedi rahatsızca.

"Yulaflı bisküviyi kim sever ki?"

"Sorumun cevabı bu değildi." Genç adam elindeki paketi bırakıp yanındaki adama dönerken oldukça sinirliydi.

"Alışverişe geldim," dedi adam omuzları silkip rahat bir tavırla. "Evde pek bir şey kalmamış."

Genç adam gözlerini kıstı ve karşısındaki adamı izledi, yalan söylediği biliyordu çünkü bizzat kendi takip etmişti bir süre. Evi buradan çok uzaktaydı.

"Oslo'nun yemek kültürü hiç zengin değil ve pek güzel atıştırmalıkları da yok," dedi adam yeniden reyonlara bakınıp, kendi kendine konuşmaya başlarken. "Frambuaza alerjim var, çikolatalı kalmış mı?.."

"Bu taraflarda oturmadığını biliyorum, Devran. Neden buradasın?"

"Neden otel de kalıyorsun?"

"Sana ne?" Diye tersledi genç adam onu. "Ne planlıyorsun bilmiyorum ama karşımıza çıkma."

"Bir şey planlamıyorum," dedi Devran aynı sakinlikle. "Korkma," derken hafifçe sırıtarak son harfi uzatmıştı. "Sizi ele verecek değilim. Elimde bir sürü fırsat vardı emin ol."

ALTIN KANATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin