Eve döneli birkaç gün olmuştu. Kedim ben yokken epey büyümüştü. İşimden kovulmuştum. Evde ne halt edeceğimi düşünüyordum.
-"O aptal için işimi kaybettim. Az daha çölde ölüyordum. Şimdi beş parasızım ve yine yalnızım. Tanrım..."
Başım ağrıyordu. Kalkıp mutfağa gittim ve bir ilaç içtim. Sonra dönüp bilgisayarımı açtım. Takvime baktım.
-"Ha... Bugün Cuma. Bugün önemli bir şey vardı sanki. Neydi ki?"
Düşündüm, düşündüm ama bir türlü aklıma gelmiyordu. Bilgisayarımın yanındaki kahve bardağımı elime aldım tam içiyordum ki...
-"Miyaaaaw"
-"Marcelo!"
Kedim üstüme zıpladı ve tüm kahveyi üzerime döktüm.
-"Sen bu huyu da yeni mi öğrendin? Elimde ne görsen üstüme atlıyorsun. Şımarık kedi!"
Kalkıp oflaya puflaya ellerimi yıkamaya gittim. Sonra yatak odasına geçip üstümü değiştirmek için dolabımı açtım. Askıya elimi uzattığımda elime Fas'ta ki giysilerim geldi.
-"Sait..." diye mırıldandım. Daha geleli birkaç gün olmuştu ama onu çok özlemiştim. O an kafama dank etmişti. "Doğru ya bugün o evleniyor." Bir an boğazım düğümlendi. Kendimi yere bıraktım. Dolabın önüne yere öylece oturdum. Ellerimi dizime dayadım.
-"Lincoln beni bırakıp gitti ve evlendi. Leonardo Lenalie ile çıkıyor. Sait de bu akşam evleniyor. Bir sen yalnızsın Marcelo."
Kendime acıyordum. Yapacak hiçbir şeyim yoktu. Yere bıraktım kendimi. Soğuktu yer, üşüyordum.
...
Burası Sait'in abisinin evlendiği yerdi. Yine bir düğün vardı. Karşıdan Bay Ali bana el salladı. Hakim kolumdan tutup beni masaya çekti. Herkes buradaydı, Sait hariç.
-"Kerim, Sait nerede?"
-"Az sonra gelirler" dedi gülümseyerek.
-"Gelirler?"
-"Ah işte oradalar." Kerim girişe bakarak gülümsüyordu. Herkes ayağa kalktı kadınlar yine sesler çıkarıyorlardı ve alkışlar yükseliyordu. Sait takım elbisenin içinde yüzü beş karış halde içeri girip yürüdü. Ardından Sahra tahtırevan ile getirildi. Sait'in yanına getirildikten sonra indi.
Bu düğün onun muydu yani? Hani evlenmeyecekti?
-"Yalancı..." diye mırıldandım. Başını kaldırdı ve kalabalığın arasından beni hemen gördü. Şaşırmış gibiydi. Mırıldanmaya devam ettim. "Yalancı... Neden biriniz de bana karşı dürüst olmadınız? Neden?" Girişe yöneldim ve kapıdan çıktıktan sonra alabildiğince uzağa koştum, koştum. Ağlıyordum. Ama aptallığıma...
Sahile kadar koşmuştum. Ay, deniz üzerinde pırıl pırıl parlıyordu. İç çekiyordum. Bu sırada yanıma biri oturdu ve elini omzuma koydu.
-"Ağlama, gözyaşı çok kıymetlidir demiyor muyum sana ben?"
Dönüp ona baktım. Ama yüzü karanlıktı. Bir şeyler oluyordu başım dönüyordu. Bir ses geliyordu.
*RING RING*
...
-"Ah..." Beynim çatlıyordu ağrıdan. Yattığım yerden doğruldum. Telefonun sesine uyanmıştım. Her yerim buz kesmiş ve tutulmuştu. Telefona yetişene dek kapandı. Koltuğa attım kendimi. Kimin aradığına da bakmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In The Shadow of Love II
Romantizm"In The Shadow of Love" adlı hikayenin devamı, ikinci sezonudur.