Yere yığıldım. Beynim boşalmıştı. Titriyordum. Ölüyordum. Yükselen çığlığımı daha fazla bastırmam imkânsızdı. Deli gibi ağlamaya başladım. Yerde dizlerimi karnıma çekmiş bağıra bağıra ağlıyordum. Öyle çok canım yanıyordu ki... Ama bu hisse yabancı değildim. Daha öncede yaşamıştım. Onu daha öncede kaybetmiştim. Kalbim eziliyordu. Dayanamıyordum. Zorla kalktım ve banyoya yöneldim. Çekmeceden bir kutu jilet çıkardım ve yere çöktüm.
-"Buna daha fazla dayanamayacağım Lincoln."
Bir jilet çıkardım ve bileğime hafifçe değirdim. Jilet öyle keskindi ki bastırmadan bile kesiyordu. Akan kanıma bakıyordum.
*TAK TAK TAK*
Yine kapı çalıyordu. Umurumda değildi. Aptal Leonardo gelmiş olmalıydı. Ardından kapı sustu ve telefonum çalmaya başladı. Cebimden çıkardım. Tam fırlatacakken ekrandaki yazıyı gördüm 'Lincoln'. "Lincoln mı?" Hemen açtım.
-"Alo?"
-"Evde değil misin ufaklık?"
-"Lincoln... Sen..."
-"Aç kapıyı, hadi bekliyorum."
Telefonu kapatmadan koştum ve kapıyı açtım. Ama gelen o değildi.
-"Sait?"
-"Sait mi? Bu ne biçim bir karşılama? Beni o herifle nasıl karıştırırsın?"
-"Sen... Yüzün..."
-"Benim ufaklık. Hadi ama, sarılmayacak mısın?"
Ona inanmıyordum. Karamel gözlerinde ki burukluğu gördüm.
-"Marcelo..." Sesi... Evet, bu oydu. Boynuna deli gibi atladım. Beni sımsıkı sardı, kokladı.
-"Lincoln!"
-"Sevgilimmm."
Sarılma faslı bittiğinde onu içeri alıp kapıyı kapattım. Elimden tuttu, beni çekiyordu ki durdu.
-"Bu da ne? Elin mi ıslak?" dedi ve elimi kaldırdı. "Tanrım! Elin kanıyor!" Bileğimi kestiğimi unutmuştum. Beni hızlıca banyoya götürdüğünde yerdeki kanları ve jiletleri gördü.
-"Marcelo sen ne yapıyordun?" Bir an duraksadı. Sonra elimi hızla suya tutup bulduğu ilk şey ile sardı. "Hastaneye gitmeliyiz!"
-"Gerek yok, iyiyim ben."
-"İtiraz istemiyorum!"
-"Lincoln sadece çizik. Derin değil."
-"Kapat çeneni."
Beni kucağına aldığı gibi kapıya yöneldi. Merdivenlerden öyle hızlı indik ki, ha yuvarlandık ha yuvarlanacağız diye ödüm koptu. Arabaya bindik ve soluğu hastanede aldık. Hastanede de beni kucağından indirmedi. Elim hala kanıyordu. Sargım kıpkırmızı olmuştu. Doktor sargımı çözüp baktı.
-"Korkulacak bir şey yok. Yara derin değil."
-"Sana söylemiştim Lincoln."
Lincoln bana ters ters bakmakla yetindi. Hemşire pansuman yaptı. Ardından elinde iğne ile geldi.
-"Arkanızı döner misiniz size iğne yapacağım?"
-"Neden?"
-"Enfeksiyon riski için. Siz de dışarı çıkın beyefendi"
-"Ne o iğneden mi korkuyorsun ufaklık?" diye sırttı Lincoln.
-"Kapat çeneni"
Kıkırdayarak dışarı çıktı. Hiç acıması olmayan hemşire de popoma sapladı iğneyi.
-"Aaaah!"
-"Tamaaam, bitti."
Eve döndüğümüzde, Lincoln hala beni kucağında taşıyarak yatak odasına getirdi.
-"Çok acıdı mı o güzel popon?"
-"Kes sesini!" dedim ve kafasına vurdum. Elimi tutup avucumu öptü.
-"Kıyamam"
-"Senin de üzerin kan olmuş."
-"Önemli değil değiştiririm. Şimdi söyle bakalım. Neden yaptın bunu? Beni nasıl bırakacaktın? Ben sensiz ne yaparım hiç düşündün mü?"
-"Ben sensiz ne yaparım hiç düşündün mü?"
-"Bu da ne şimdi?"
-"Seni aradım ama ulaşamadım. Hakim'i aradım. Fas'tan ayrıldığını uçağının çoktan inmiş olman gerektiğini söyledi. Televizyonu açtım. Haberlerde bir trafik kazası gördüm. Bu akşam olmuş. İki araba kafa kafaya girmiş. Sürücüler ölmüş. Ölen sürücülerden biri... Lincoln Sanchez."
-"Aman Tanrım..."
-"Sensizliği bir kere tattım. Acını bir kez yaşadım. İkincisini kaldıramadım Lincoln." Yine ağlamaya başlıyordum. Ağlama krizine bir girersem dakikalarca susamayacaktım.
-"Şşşşş. Ben buradayım ufaklık. Bir isim benzerliği olmalı."
-"Beni bir daha asla tek başıma bırakma."
-"Asla."
Beni kolları arasına çekti. Başımı göğsüne yasladım. Sonunda sakindim. İlacımı bulmuştum. Artık üşümüyordum.
-"Seni çok özlemiştim sevgilim" diye fısıldadı.
-"Bende seni..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In The Shadow of Love II
Romantiek"In The Shadow of Love" adlı hikayenin devamı, ikinci sezonudur.