Marcelo
İş çıkışı sokaklarda sallana sallana eve yürüyordum.
-"Ay, bittim of"
Sarhoşlar gibi bir o yana bir bu yana sallanıyordum. Kafama çarpan şeyle yere yapıştım.
*PAT* *GÜM*
-"Ah, lanet olsun. Kıçım kırıldı." Kafama gelen bir basket topuydu. Yan taraftaki sahadan uçup gelmiş olmalıydı. Yanıma koşarak biri geldi. Elini uzattı.
-"Af edersiniz. İyi misiniz?"
-"Ne biçim top oynuyorsunuz da, o top sahadan uçtu?" dedim ve elini tutup kalktım.
-"Ah, özür dilerim benim hatam. Fazla yüksekten attım."
-"Atmadın uçurdun dostum."
-"Haklısın"
Gülümseyerek kafasını kaşıdı. Benim boylarımdaydı. Kahverengi saçları ve kızıl kahve gözleri vardı. Topu alıp sahaya doğru fırlattı ve seslendi.
-"Hey millet! Benden bu kadar. Yarın görüşürüz."
Yürümek için bir adım attım ama gözüm karardı ve dengemi yitirdim. Beni tuttu.
-"İyi misiniz? Size yardım edebilir miyim?"
-"Ah, gerek yok. Ben iyiyim."
-"Ne tarafa gidiyorsunuz?"
-"Böyle" dedim elimle işaret ederek.
-"Ben de o tarafa gidiyorum. Bu arada adım Daniel" dedi ve elini uzattı. Sıktım ve gülümsedim.
-"Marcelo"
-"Memnun oldum Marcelo."
Evime kadar beraber yürüdük. Yol boyunca sohbet ettik. Oldukça neşeli ve tatlı bir insandı Daniel. Oldukça da sıcakkanlıydı. Şaşkın bir biçimde yüzüme baktı ve apartmanı işaret etti.
-"Burada mı oturuyorsun?"
-"Evet."
-"Ben de yanda ki apartmanda oturuyorum. Komşuyuz."
-"Seni daha önce görmedim."
-"Ben de seni. İkinci katta oturuyorum. Daire numaram üç. Kahve içmeye gel."
-"Ben de ikinci katta oturuyorum. Sen de gel."
-"Olur görüşürüz."
-"Görüşürüz."
Eve girdiğimde Marcelo' nun horultusunu duydum. Anlaşılan Lenalie onu erken bırakmıştı bugün. Gidip ılık bir duş aldım. Ekmek arasına biraz salam ve peynir tıkıştırıp kahvemle salona geçtim. Telefonuma baktım.
-"Neden aramıyorsun Lincoln? Neden mesaj bile atmıyorsun?" diye söyleniyordum. Acaba şuan da ne yapıyordu? İşlemleri neden günlerdir bitmemişti? Onu deli gibi özlemiştim. Kapımın çalması ile düşüncelerim dağıldı. Yalnız dur bir dakika, zil çalmıyordu. Gelen kişi kapımı tıklatıyordu. En son kapım böyle çaldığında o gelmişti. Hemen büyük bir heyecanla kapıyı açtım. Yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Ama kapıyı açmamla soldu.
-"Leonardo?"
-"Başka birini mi bekliyordun?"
Leo beni kenara itip içeri girdi. Sarhoş gibi görünüyordu. Kapıyı kapatıp peşinden salona gittim. Kendini koltuğa attı.
-"Leo iyi misin?"
Derin bir iç çekti ve 'hayır' anlamında kafasını salladı. Yanına oturdum.
-"Ne oldu?"
Elini yüzüne kapattı.
-"Ben... Ben her şeyi berbat ettim."
-"Ne yaptın?"
-"Lenalie... Bitti."
-"Ne?! Neden? Adam gibi anlatsana şunu."
Yüksek sesle ağlamaya başladı.
-"Olmuyor Marcelo, yapamıyorum."
Leo' yu kolundan tuttuğum gibi banyoya götürdüm ve kafasını lavaboya eğdim.
-"Yüzünü yıka. Suyu hızla yüzüne çarp. Hızlı, hızlı!"
Yüzünü yıkadıktan sonra yatak odama yöneldi. Peşinden gittim. Yatağıma oturdu.
-"Şimdi seni dinliyorum. Anlat şunu. En başından, düzgünce"
-"Sabah Lenalie beni çağırdı kahvaltı için. Geldim. Her şey iyiydi. Sonra aramızda bir yakınlaşma oldu. Beni öptü dudaklarımdan. Öpüşmeye çalıştım. Olmadı. İğrendim. Ona bunu iğrenç bulduğumu söyledim."
Ellerini tekrar yüzüne kapattı ve ağlamaya başladı.
-"Sonra?" diye sordum.
-"Buna daha fazla dayanamadığını söyledi, ağladı. Ben de bağırdım."
-"Ne dedin?"
-"Ona 'senden iğreniyorum elimde değil, bunu anlamıyor musun' dedim. Anlamadığını söyledi. 'Ayrılalım' dedim. Çıktım gittim."
-"Üzülme."
-"Elimde değil."
-"Madem bu kadar seviyorsun neden öyle söyledin?"
-"Sevmiyorum! Onu sevgili gibi sevemiyorum!"
-"Neden?"
-"Çünkü seni unutamadım anladın mı? Kalbimden atamadım. Hala sana aşığım!"
Tüm bu cümleleri kusarcasına bağırarak ve ağlayarak söyledi. Sonra aniden kalktı ve hiç beklemediğim bir şey yaptı. Beni kollarımdan tutup dolaba yasladı ve dudaklarıma yapıştı. Kıpırdayamıyordum. Yüzümü kaçırmama izin vermiyordu. Nefes almama bile izin vermiyordu. Öyle derindi ki öpücüğü... İtmek istedim. Tüm vücudu kasılmıştı. Adeta bir kaya gibiydi. Dudaklarını çektiğinde beni dönderip yatağa attı. Kaçmama bile fırsat vermeden üzerime abandı. Ellerimle göğsünden ittirmeye çalıştım.
-"Leo... Leo dur! Yapma, Leo!"
-"Seni istiyorum. Seni deli gibi istiyorum. O aptal Sait de Lincoln da şimdi dünyanın öbür ucunda. Onlar seni mutlu edemedi. Çünkü sen beni seçmeliydin. Şimdi sen sadece benimsin."
Ellerimi başımın yanına bastırdı ve kafasını boynuma gömdü. Boynumu deli gibi yalıyor ve emiyordu.
-"Leo! Yap-ma. Ah!"
Canımı yakıyordu. Ellerime kan gitmiyordu. Ağlamak istiyordum. Bacaklarımı çırpmak istiyordum. Ama çoktan bir bacağını bacak arama bastırmıştı. İki elimi başımın üstünde birleştirip tek eliyle tuttu ve diğer elini bluzumun altına geçirdi. Yukarı doğru sıyırdı. Öyle kendinden geçmişti ki, beni duymuyordu. Deli gibi inleyip bana dokunuyordu.
-"Lüt-fen. Leo... Yapma. Lütfen, yapma. Ah."
Gözlerim doluyordu. Keşke o an Lincoln yanımda olsaydı. Savunmasızdım. Ona ihtiyacım vardı. Leo ellerimi bıraktı ve bluzumu iyice yukarı çekip göğüs uçlarıma yöneldi. Omuzlarından itmeye çalıştım. Artık ağlıyordum.
-"Leo! Yeter! Yapma diyorum! Hayır, hayır!"
-"Direnmeyi bırak ve teslim ol. Yerinde olsam zevk almaya bakardım."
Başını tekrar bedenime gömdü. Dilini göğüs ucuma değdirdiği an zil çaldı. Titriyordum.
(Y.N: Medyadaki temsili Daniel'dır)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In The Shadow of Love II
Romance"In The Shadow of Love" adlı hikayenin devamı, ikinci sezonudur.