Lincoln şok ve öfke doluydu. Ama kendini sakin tutmaya çalışıyordu. Hemen bir yalan uydurmalıydım.
-"Ha... Han-gi izler?"
-"Aptal numarası yapma. Hangi izlerden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun" dedi gözlerini kapatıp dişlerini sıkarak.
-"Ben... Kavga ettim."
-"Yalan söylüyorsun. Bu izler kavga izlerine benzemiyor."
-"Ne izine benziyor?"
-"Gece öpücüğüne benziyor!"
-"Saçmalama" dedim ve ellerimle göğsünden onu ittirmek istedim. Ellerimi tutup başımın iki yanına bastırdı.
-"Ah!"
Kollarım da acıyordu. Ellerimi çekmek istediğimde her şey daha beter oldu.
-"Kolların..." Morluklarımı görmüştü. "Lanet olsun" diye mırıldandı.
Üzerimden kalktı. Odada bir o yana bir bu yana yürümeye başladı. Ben de kalkıp oturdum. Ellerimi ovuyordum. Geldi ve önümde durdu.
-"Kim?"
-"Ne, kim?"
-"Sana bunu kim yaptı? Kiminle yattın?!"
Öfke dolu bakıyordu. Her an üzerime atlayıp beni boğabilirdi. Ayağa kalktım. Kalbim öyle kırılmıştı ki.
-"Seni aldatabileceğimi nasıl düşünürsün?"
-"Başka bir açıklaması yok. Sen benim yokluğumda başkasının kollarına atmışsın kendini. Bunlar da kanıtları" dedi işaret parmağı ile boynumdaki morluklarıma dokunup, ittirerek.
*ŞAK*
Elimin tersi ile ona sert bir tokat attım. Ardından odadan çıktım ve banyoya gidip orada bıraktığım elbiselerimi giymeye başladım. Lincoln peşimden gelmedi. Giyindikten sonra sessizce evden çıktım.
Ne kadar süre yürüdüğümü ve nereye gittiğimi bilmiyordum. Telefonumu da evde bırakmıştım. Kendime geldiğimde, sahildeki parklardan birinde bir bankta oturuyordum.
-"Marce"
Kafamı kaldırdığımda tepemde dikilen Leo' yu gördüm.
-"Ne istiyorsun benden?"
-"Sadece konuşmak istiyorum."
-"Ama ben senin yüzünü bile görmek istemiyorum."
Ayağa kalktım. Arkamı dönmüş tam gidiyordum ki kolumu yakaladı.
-"Dokunma bana!"
-"Biraz sakin ol. Yalvarırım. Ne olur, beni bir kez olsun dinle. Sonra söz veriyorum beni bir daha görmeyeceksin."
Kolumu çektim ve yeniden oturdum. Yanıma oturdu.
-"Evine gittim. Lenalie ile karşılaştım ve seni sordum. Taşındığını söyledi."
-"Bu seni hiç ilgilendirmez!"
-"Bana kızgınsın. Belki de şuan benden nefret ediyorsun. Ama haklısın. Dün gece olanlar için gerçekten çok üzgünüm. Çok içmiştim. Her şeyi net hatırlamıyorum ama hatırladığım kadarıyla..."
Sözünü kestim.
-"Her şeyi net hatırlamıyor musun?! Öyleyse sana hatırlatayım!" Kollarımı gösterdim. "Dahası da var" Bu kez de ceketimin fermuarını indirdim ve boynumu gösterdim. "Hatırlamana yardımcı oldu mu?"
Başını eğdi. Kelimenin tam anlamıyla bok gibi görünüyordu. Ama onun için üzülmüyordum.
-"Ben... Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Çok özür dilerim. Çok ama çok üzgünüm."
-"Neden benden sakladın? Neden bana olan duygularını içinde bitiremediğini söylemedin?"
-"Bu neyi değiştirir ki? Bastırmaya çalıştım, yemin ederim. Unutmaya çalıştım. Bu nedenle Sait ve sana yardım ettim. Ama yardım ederken, hatta sen Sait ile beraberken seni deli gibi kıskandım. Olmadı Marcelo, olmuyor."
-"Senin yüzünden dün berbat bir gece geçirdim."
-"Neden? Lincoln geldi. Gayet de güzel bir gece geçirmiş olmalısın. Tabi ben gittikten sonra"
-"Oradan bakınca güzel bir gece geçirmişe mi benziyorum aptal! Lincoln bu morlukları gördü ve her şeyi yanlış anladı. Onun yokluğunda onu aldattığımı düşündü. Senin beni sekse zorladığını anlatamadım. Seni koruyacağım diye rezil bir duruma soktum kendimi. Şimdi kalkmış bana güzel bir geceden mi bahsediyorsun?"
-"Siz yine mi kavga ediyorsunuz?" dedi birisi.
Bankın arkasından bize seslenen kişiye döndük. Bu Daniel'dı.
-"Hah, bir sen eksiktin zaten!" dedim ve ayağa kalktım. Tam gidiyorken durdum. "Leonardo, seni bir daha görmek istemiyorum. Beni bir daha arama."
Daniel ve Leonardo'yu orada bırakıp uzaklaştım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Akşam olmuştu. Karnım da acıkmıştı. Ama eve gitmek istemiyordum. Kaldırımın birinin kenarına oturdum. Önümden, elinde fırından taze çıkmış ekmekler olan bir çocuk geçiyordu. Sanırım o da benim gibi açtı ki, ekmeğin ucunu koparıp yiyordu. Ona baktığımı görünce durdu. Utandım ve başımı çevirdim. Önüme uzattığı minik elini görünce ona yeniden baktım.
-"Al. Çok güzel kokuyor değil mi?" Bir parça da bana koparmış gülümseyerek uzatıyordu.
-"Teşekkür ederim prenses" dedim ve küçük kızın elindeki ekmeği aldım.
-"İyi akşamlar bayım."
-"Sana da tatlım."
Ekmeğe baktım ve gülümsedim. Başıma böyle bir şey ilk kez geliyordu. Ekmeğimi yiyerek evin yolunu tuttum. Işıklar yanıyordu. Demek ki Lincoln beni bekliyordu.
-"Keşke ona bu kadar erken taşınmasaydım." Diye söylenmeye başladım.
Merdivenleri yavaş yavaş çıktım. Dairenin önüne geldiğimde kapıyı çalıp çalmamakta tereddüt ettim. Hafifçe tıklattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In The Shadow of Love II
Dragoste"In The Shadow of Love" adlı hikayenin devamı, ikinci sezonudur.