24|🎵

656 46 7
                                    

"Ezgi! Hadi kalk kalk adamlar uyanmadan gidelim."
"R-Rüzgar sen nasıl geldin buraya?"
"Uzun hikaye,şimdi burdan çıkmamız lâzım."
"Tamam,acele edelim."

Dar koridorlarda Rüzgar önde, ben arkada küçük ama seri adımlarla ilerlerken bir yandan da etrafı kolaçan ediyorduk.
Henüz Güneş doğmamıştı , herkes uyuyor gibiydi sessizliğe bakılırsa.
Tam koridorun ucuna gelince karşımıza bir adam çıktı, Rüzgar hemen geri çekildi.
Şans gerçekten bizden yana olmalıydı. Bu kanıya varmış olmam ise adamın bizi farketmemesiydi. Sanırım o uyurgezerdi.

"Bu adam yarım saattir böyle geziyor, kurtuluşumuzu bir nevi ona borçluyuz."
"Nasıl yani?"
"Anahtarları ondan aldım."

Rüzgar'dan beklenmedik kahramanlıklar...
En alt kata indiğimizde , etrafta variller ve uzun demir yığınları vardı.
Ortada iki tane kanepe ve üstündede boylu boyunca uzanmış eşkiya tipli adamlar yatıyordu.

"Ezgi, dikkat et!"

Ah! Son anda farketmiştim,önümde duran sehpa gibi şeyi. Bizi nerde tutuyorlardı böyle?
Üstelik neden? Diye sordum bir kez daha kendime, neden?
Bu adamların bizimle ne işi olabilirdi?

Çıkış kapısının önüne geldiğimizde, Rüzgar cebinden çıkardığı anahtarları teker teker denemeye başladı.
Kahretmesin! Adamlardan biri yerinde huzursuzca kıpırdandı.

"Rüzgar acele et!"
"Olmuyor işte!"

Şans mı,olsa bile bizden yana olmazdı artık.
Son iki anahtar...
Rüzgar denemeye devam etti.
Son anahtar...
Açıldı,evet evet son anahtar açmıştı kapıyı.
Kendimizi dışarı atar atmaz koşmaya başladık.
Ormanlık bir alandı hava yeni yeni ağarıyordu ama siyah kara bulutlar hakim olduğundan kasvetli bir havası vardı.

"Olabildiğince uzaklaşmalıyız,birkaç ilerden arabalar geçiyor." Dedi Rüzgar koşmaya devam ederken.

...

Yaklaşık on beş dakikadır koşuyorduk, üstelik o kara bulutlar çoktan yağmur damlalarını bırakmıştı üstümüze.
Epey yorgun hissedip, iki dakika soluklanmak için Rüzgar'ın kolundan tuttum duraklaması için ,tutmaz olaydıım!!
Dengesini kaybedip yere kapaklandı,bende yanına.
Çok güzeel...! Bir bu kalmıştı, şimdi o da oldu.
İkimizde çamura bulanmıştık sonunda.
Böyle hayal etmemiştim oysaki...

Yerimden hafifçe doğrulmaya çalıştım ama fayda etmedi.

"Bir de gülüyor musun?"
"Ha, şimdi ben suçlu oldum yani. Şu halimize bak!" derken gülmeye devam ediyordu.
"İki dakika dinlenelim dedik yani suç mu? Sende dengeni kaybetmeseydin."
"Denge bırakmadın ki bende."
"Efendim?"
"Kalk diyorum,yokluğumu çoktan farketmişlerdir."
"Senin o egondan kurtulmanı burdan kurtulmaktan daha çok istiyorum, biliyorsun demi?"

Küçük bir kahkaha atıp cevap verdi;

"Öğrenmiş oldum."

Rüzgar, yanındaki taşa tutunarak kalktıktan sonra, kalkabilmem için elini uzattı.
Tam elini tutacağım sırada kanadığını farkettim.
"Rüzgar elin-" der demez kanayan elini arkasına atıp diğer elini uzattı.
Elinden tutup kalkabilmiştim ama kanayan elini hâla saklıyor olmasından hiç hoşlanmadım.
Elini baktığımı farketmiş olmalı ki konuşmama fırsat vermeden;

"Ezgi,acele edelim hadi!"

Tekrar koşmaya başladık ama üzerimizdeki ıslaklık ağırlık yaptığı için, çok da hızlı koştuğumuz söylenemezdi.

...

"Daha çok var mı yola?" dedim nefes nefese kalmıştım.
"Var biraz daha!"
"Bence adamları atlattık,bulamazlar bizi."
"Öyle mi diyorsun?"

RUHUMUN NOTASI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin