15-YOLCULUK

2.6K 462 1.8K
                                    

Sabah erkenden, uykumun en derin yerinde kulaklarımda John'un sesi yankılandı.

"İnci... İnci hadi uyan, biliyorsun erkenden yola çıkmamız gerek."

Sesini duyuyor ama gece zamanında uyumayı bir türlü başaramadığım için,  kendime gelip seni ona cevap veremiyordum.

Gözümü her açmaya çalıştığımda göz kapaklarımın üzerinde asılı duran tonlarca ağırlık varmış gibi hissedip, adeta uykunun o en saf, en dayanılmaz, en tatlı halini yaşıyordum.

O bana kalkmamı söyledikçe yatak beni daha da sarıp sarmalıyor, en derin, en kuytu köşelerine çekiyordu.

Böyle ne kadar devam ettik bilmiyorum ama sanırım oldukça uzun zaman olmuştu ki en sonunda o da benimle uğraşmaktan bıkmıştı.

Birden üzerimdeki yorganı sert bir şekilde çekip buz gibi soğuk ve sert bir sesle bana seslendi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Birden üzerimdeki yorganı sert bir şekilde çekip buz gibi soğuk ve sert bir sesle bana seslendi. "İnci Mila Aksal, derhal o yataktan kalk yoksa ayılman için ben seni kucaklayıp banyoda soğuk bir duş yaptıracağım."

Duyduğum bu emrivaki cümleyle yerimden ok gibi fırlayarak yataktan kalktım. Kalkmazsam dediğini yapacağı bildiğimden verilen emire itaat edip derhal banyoya gittim.

Soğuk su ile elimi, yüzümü yıkayıp kuruladım. Tekrar yatak odasına döndüğüm zaman, "Günaydın uykucu hadi acele et, salona gel de kahvaltı yapalım." dedi.

Suratımı buruşturarak "Günaydın." dedim. Sabahın bu saatinde kahvaltı yapma düşüncesi bile suratımın buruşmasına yetmişti.

Haklıydı ve bende onu daha fazla sinirlendirmek istemediğim için hızlı adımlarla salona gidip masaya oturdum.

Verdiği kahvaltı siparişi çoktan gelmiş ve her şey yerli yerinde, kahvaltı masasındaki yerini almıştı.

Hızlıca kahvaltımızı yapıp, hazırlanmak için yatak odasına geçtik. Ben, benim için alınan paketleri alıp banyoya girdim. İçindekileri acayip merak ediyordum.

Elimdekileri banyo tezgahına bırakıp hemen paketleri açmaya koyuldum. Kırmızı renkte önden fermuarlı, dar kesimi olan deri üst, uzun kollu, yarım yakalıydı. Aynı renkte deri, dar bir pantolon, siyah çizmeler, aynı renk güneş gözlükleri ve sırt çantası.

Kıyafetleri görünce, "Neyse ki açık saçık bir şey veya arkasından iple bağlamalı bir elbise değil." diye aklımdan geçirip kendi kendime gülümsedim. İyi ama acaba bu kıyafetlerle ne tür bir yere gidecektik? Bunu hala bilmiyordum.

Hızlıca giyinip, hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı topuz yapıp paketleri ve pijamamı alıp banyodan çıktım.

Pijamamı katlayıp yatağın üzerine koydum. Boş paketleri valizliğin üzerine bırakıp, sırt çantasının içerisine bir kaç makyaj malzemesi, bana verilen pasaport ve paraları koydum.

ADE [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin