27- KARARSIZ

1.9K 418 1.4K
                                    

Onunla birlikle aynı yatakta yatarken aklım
karmakarışıktı ve düşünceden düşünceye geçiyordum.

Çalıştığım yerden beni kaçıran ve o zamanlar nefret ettiğim ve ondan kurtulmak için bin bir yol denediğim bu adam şimdi bir şekilde sonsuz güvenimi kazanmıştı.

Üstelik bir an olsun yanından ayrılmak istemiyor, en küçük ayrılıkta bile onu deli gibi özlüyordum.

Önceleri düşmanım gibi gördüğüm adam şimdi aşık olduğum, değer verdiğim, kıymetlim oluvermişti birden. O mutluysa ben de mutlu oluyordum ve o zaman sanki dünyanın tüm güzelliklerinin saklandığı gizli bir kapı bana ardına kadar açılıyordu. O ne zaman üzgün olsa benim kalbime acıtan zehirli oklar saplanıyordu ve nefes alamıyordum.

Onunla hayat son sürat, her gün başka bir bilinmeyeni yaşamaktı. Heyecanlıydı, güzeldi fakat çok ama çok tehlikeliydi. Yine de bu kısacık süre içinde ona fazlasıyla alışmış, benimsemiştim. Her ne kadar kendime bile inkar etsem de, ona güvenim sonsuzdu çünkü biliyordum başıma ne gelirse gelsin o beni her türlü tehlikeden canı pahasına korurdu.

Bir taraftan Mike Brown'ın yakalanıp işlediği suçların cezasını çekmesini bu görevin bir an önce bitmesini istiyordum ama diğer taraftan biliyordum ki o yakalanırsa John' un görevi sona erecekti ve benim de onun yanında olmam için hiç bir sebep kalmayacaktı.

O yeni görevi için başka bir yere giderken, ben de Türkiye'ye evime dönecektim ve belki de onu bir daha hiç göremeyecektim.

Bütün bunları içimde sızlayan yaramı saplanan kör bir bıçak misali daha çok kanatıyor, acımı anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyordu.

Bir an nefesimin kesildiğini hissederek acıyla kıvrandım. Yavaşça yerimden doğrulup yataktan kalktım. Sehpanın üzerinde duran sudan bir bardak aldıktan sonra temiz havanın iyi geleceğini umarak pencerenin önüne gidip camı açtım ve önünde duran koltuğa oturdum.

Öylece durup kapkara gökyüzü ve ona kucak açmış, masmavi sakin denize baktım. Bu halleriyle onlar da tıpkı bizim gibiydiler.

Şimdi o gözleri gibi simsiyah geceydi, bense sabah olup ondan ayrılmaktan ölesiye korkan mavi deniz.

Dışarıdan esen ılık rüzgarın karşısına geçip boğazımda düğümlenen bir türlü söyleyemediğim o sözlerle, güçlükle yutkundum. Derin bir nefes alıp elimde tuttuğum bardaktan büyük bir yudum su içtim ve toparlanmaya çabaladım.

Çaresizdim ve hiç bir şey yapamamak beni çileden çıkarıyordu. Hıçkırarak ağlamak istiyordum ama yatakta uyuyan John bunu engelliyordu.

Şimdi uyanıp beni ağlarken görse, bunun sebebini ona asla açıklayamayacağımın farkındaydım. Bir süre sessizce durup sakinleşmeyi bekledim.

John yatmadan önce, sabah erken kalkıp başka bir yere gitmemiz gerektiğini söylemişti. Bunun için biraz da olsa uykuya ihtiyacım vardı.

Beynimi kemiren düşüncelerimden uzaklaşıp yeterince sakinleştiğimi hissettiğim zaman pencereyi tekrar yavaşça kapatarak bardakta kalan suyumu içip bitirdim.

Uyumak çok içimden gelmese de tekrar yatağın yanına döndüm. Yavaşça yerime yatıp üzerimi öttüm ve gözlerimi kapattım.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Sabah uyandığımda John yanımda yoktu. Koltuğun üzerine giymem için bırakılmış duran kıyafet ve aksesuarlar bana kalkmam gerektiğini söylese de umursamaz bir tavırla esneyip gerinerek yatakta diğer tarafa döndüm.

ADE [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin