Arkama dönüp onu gördüğüm zaman gözleri öfkeden kıpkırmızı olmuş adeta alevler saçıyordu. Yüzündeki bütün kaslar sinirden gerilmiş halde arabasının kapısını hızla açıp dışarıya çıktı. Ayakta dururken ellerini yumruk yapmış sinirden yumruklarını var gücüyle sıkıyordu.
O anda, sanki delici bakışlarıyla attığı okların bana isabet etmesinden korkarcasına, göz göze gelmemek için gözlerimi ondan kaçırarak bakışlarımı önüme eğdim.
O, hızlı adımlarla kumda bana doğru ilerlerken, yüzüne bakmasam da oklarının bana saplandığını hissedebiliyordum. Nedendir bilmem bu durum fena halde canımı yakıyor ve suçlu olmasam da bana kendimi fazlasıyla suçlu hissettiriyordu.
Yanımıza doğru yaklaşırken, adeta kendini kontrol etmekte zorlanıyor gibiydi. Öfkeden deliye dönmüşcesine boğuk bir sesle "İnci Mila Aksal." diye bağırdı.
Hızlı adımlarla bize doğru yürürken buz gibi soğuk sesiyle konuşmaya devam etti. "Sen ne halt ettiğini sanıyorsun? Ben sana ne dedim tanrı aşkına? Peki ya sen burada ne yapıyorsun?"
Yanıma kadar geldiği zaman artık sesi sinirden titriyordu. Bir şey daha söylemek için ağzını açtı fakat aniden vazgeçip sustu ve derin bir nefes çektikten sonra bileğimden tutup sıkıca kavradı.
Sinirle tuttuğu bileğimi fark etmeden sıkıyordu. Canım çok yanıyor, acısından yerimde durmakta zorlanıyordum. Ben belli etmek istemesem de gözlerimden süzülen yaşlar gerçekleri ele vermek ister gibi inadıma ardı ardına dökülüyordu.
O anda canımın acısıyla olsa gerek birden ne olacağını umursamadan başımı kaldırıp bakışlarımı yüzüne hizaladım. Öfkeyle simsiyah açılmış gözlerinin tam içine bakarak ona bağırmaya başladım.
"Yeter artık! Ne yapmışım ki ben? Çok acıkmıştık ve sadece bir şeyler yemek için çıktık. Ne var bunda?" Son cümlemi tamamladığım anda tek kelime bile etmeden sinirle arkasını dönerek yürümeye başladı.
Bir yandan yürüyor, bir yandan kolumdan çekiştirmeye devam ediyordu. "Şimdi hemen benimle geliyorsun küçük hanım, bütün bunları otelde konuşacağız." Giderken, kolumu fark etmeden hem öfkeyle sıkıyor hem de beni çekiyordu. Acım dayanılmaz bir hal almışken ben de koşar adım onu takip etmeye çalışıyordum.
Arabanın yanına geldiğimizde kapısını açıp beni oturmam için ön koltuğa doğru hızlıca savurdu. Sessizce arabaya binip oturdum.
Zaten istesem de konuşacak gücüm kalmamıştı. Kemerimi takmam gerekiyordu ama bileğimin sızısından bunu bir türlü başaramıyordum. Kapımı hızlıca çarparak kapattıktan sonra dolaşıp sürücü koltuğuna oturdu. Titreyen ellerimden emniyet kemerini alarak kilidine taktı.
Ne kadar engellemeye çabalasam da yaşlar yanaklarımdan süzülmeye devam ediyordu. O gaza basıp son sürat yolda ilerlerken, ben arkama yaslanmış ne dediğini ve nereye gittiğini anlamaz bir halde gözlerimi kapatmış sadece ağlıyordum.
Otelin otoparkına geldiğimizde, arabayı park ettikten sonra dönüp bana doğru uzanarak az önce taktığı emniyet kemerimin kilidini açtı. Yüzüme hiç bakmadan hemen arkasını dönüp arabadan indi. Dolaşıp benim kapımı açarak inmemi bekledi.
Var gücümle kendimi toparlamaya çabalayarak, arabadan inip arka tarafa doğru bir kaç adım attım. Ağlamaktan artık başım feci şekilde dönüyor, etrafı net göremiyordum. O arabayı kilitlerken ben de arabaya tutunarak kendimi toparlamaya çabaladım.
Yanında güçsüz görünmek istemiyordum. Kalan son gücümle bir kaç adım attım ancak bacaklarım beni taşımamakta direnircesine titremeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADE [TAMAMLANDI]
Mistério / SuspenseBaşına geleceklerden habersiz bir genç kız... Esrarengiz bir adam... Şaşırmaya hazır mısınız? Hiç umulmadık bir yerde kesişen yollar... Hayal ötesi bir teknoloji, umulmadık bir aşk Hiç beklemediğiniz bir son... Sizin hayalleriniz ne kadar gerçekç...