12-LABORATUVAR

3.1K 485 1.7K
                                    

Yeni doğan sabah güneşi yüzünü de aydınlatırken o pencerenin  önünde öylece durup etrafı seyretmeye devam ediyordu. Oysa beni daha biraz önce kendisine gelen mesajın Suzan'dan olduğunu görünce meraktan fal taşı gibi açılan gözlerimle görüyorum telefonuna bakarken yakalamıştı.

Mesajların sesini de duymuştu. Peki neden gelip bakmıyordu? Nasıl yapıyorsa, buz gibi bakışlarıyla hiç bir şey yokmuş gibi arkasını dönüp, düşüncelerini belli etmeden durabiliyordu işte, kahretsin.

Acaba mesajda ne yazıyordu, benden gizlediği bir şey olabilir miydi? Haklı çıkmaktan hiç bu kadar çok korkmamıştım.

Ben düşüncelerimle savaşırken aniden çalan kapı ile irkilerek gerçeğe döndüm. John kapıya bakmak için yürürken, "Gelen Susan olmasın." diye içimden dua ediyordum. O anda histerik bir kahkaha atmamak için kendimi güçlükle frenledim.

Neyse ki John kapıyı açtığında Dr. Rice'ın sesimi işittim. Gelen kişinin Susan olmamasına içten içe, adeta şeker görmüş bir çocuk gibi sevindim. Doktorumu gördüğüm için bir gün bu kadar sevineceğimi söyleseler, asla inanmazdım.

Doktor kırklı yaşlarında, orta boylu, kumral tenliydi. Biraz tombul görünüşü, kıvırcık saçları ve gözlükleriyle çok sevimli görünüyordu. Kapıdan içeriye girerken, "Günaydın Mr. Carter. Nasılsınız?" dediğinde sesi çok pozitif ve enerjik geliyordu.

John'da nazik bir sesle, "Teşekkür ederim Dr. Rice, buyurun, hoş geldiniz." diyerek doktoru içeriye alıp, kapıyı kapattı. Yanıma geldiği zaman gülümseyen gözlerle bana bakıp, "İnci hanım günaydın. İyi misiniz, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"  diye sordu.

Gördüğüm bu pozitif nazik adam karşısında, sesimi biraz daha gürleştirebilmek için boğazımı temizleyip, gülümseyerek, "Günaydın Dr. Rice. Dünkü operasyonu geçiren sanki ben değilmiş gibiyim, yani çok iyiyim. Teşekkür ederim." dedim.

Cümlemi bitirdiğim zaman yavaşça yatağın kenarına oturdu. "İyi hissetmenize sevindim ama yine de müsaade ederseniz, emin olmak için sizi bir muayene edelim." dedi. İtiraz etmeden başımı evet anlamında salladım.

Doktor yaramı açıp pansuman yaparken, önce korkarak yüzümü buruşturdum ama sonra merakıma yenik düşerek, tüm cesaretimi toplayıp göz ucuyla yarama baktım. Adeta şok olmuştum.

Sadece bir gece önce açılan yara, şimdi incecik bir çizgi gibi görünüyordu. Nasıl olmuştu da bu kadar çabuk iyi olabilmişti?

Ben bu hızlı iyileşmeyi ağzım bir karış açık izlerken, sanırım doktor beni fark etmiş ve bir açıklama yapma gereği duymuştu.

"İnci hanım, belki de Mr. Carter size daha önce bahsetmiştir. Bizim ilaç kapsüllerimiz laboratuvarlarımızda yapılan titiz çalışmalarımız sonrasında özel olarak üretilmektedir.

Bu nedenle, diğer ilaçlara göre biraz daha hızlı ilerleme kaydedebiliyoruz. Lakin sakın unutmayınız, yaranızın durumu gayet iyi olsa bile bünyeniz hala zayıf, buna aşırı kan kaybı da eklendiği için bir süre daha dinlenip, ilaçlarınızı içmeniz ve size yazdığım beslenme listesine uymanız gerekiyor." dedi.

Konuşurken kendinden emin ve her söylediği her kelimeyi özenle seçiyor gibiydi. Bu tavrı insanın içini rahatlatıp güven uyandırıyordu. Gülümseyerek, "Tabii, doktor merak etmeyin" dedim.

John bu sırada oturduğu koltukta kollarını bağlamış, dikkatle bizi dinliyordu. "Mr. Rice, peki ne zaman taburcu olabilir." diye sordu.

Doktor gülümseyerek, "Ne oldu Mr. Carter, yoksa sizi rahat ettiremedik mi? Eğer öyleyse çok üzülürüm?" deyip beni baştan aşağıya şöyle bir süzdükten sonra, konuşmasına devam etti "Sizin içinde uygunsa bugün de sizi burada konuk etmek isterim. İnci hanım şayet kendini iyi hissederse, yarın ayrılabilirsiniz." dedikten sonra muayene çantasını toplamaya başladı.

ADE [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin